ATÇALI MEHMET 411k


Join the forum, it's quick and easy

ATÇALI MEHMET 411k

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Forum Admin
Forum Admin
Mesaj Sayısı : 6294
Ad Soyad : Güvercin Forum
Nerden : Türkiye
Doğum Tarihi : 05/10/84
Forum Kayıt : 10/01/08
https://thepigeontv.yetkinforum.com

ATÇALI MEHMET Empty ATÇALI MEHMET

20/8/2010, 7:27 am
ATÇALI MEHMET Egeturu112si4
Babam 44 yaşındayken ben doğuyorum. Babam sağ olsaydı şimdi 112 yaşında olacaktı. Benden önce doğan 2 Abim ölmüş. 2 ablam var. Biri hala sağ. Tek erkek evlat olduğumdan, 2 abim de vefat edince babam bana ayrı bir sevgi gösteriyor. Bir dediğimi iki etmiyor.
15 yaşlarımda kunduracılık yapıyorum, babam beni avcı olarak yetiştirsinler diye arkadaşlarına emanet ediyor. Beni avcılağa yetiştirsin diye emanet ettiği arkadaşları avcılık yerine dönek yetiştirmeye teşvik ediyorlar. Birisi kümesimi yapıyor, diğerleri kuş veriyorlar derken, şu anda Atça’da yaşadığım evin 300 mt ilerisinde babamların evinde 16 yaşımdayken 1956 yılında dönekçiliğe başladım. Tabi, işin içine girdikçe bunun iyisi nasıl olur diye başlıyorum aranmaya. Birşeyler öğrenmeye başladığımda askerlik dönemim geliyor .
1962 yılında askerden gelince gerçek dönekçilik hayatım başlıyor. Aydın civarında iyi dönen kuşları araştırıp, elimden gelenin en iyisini besliyorum. 14 tane kuşum vardı ve elimdeki kuşların çok iyi olduğunu zannediyordum. Bunlarla oyalandığım dönemde 1967 yılında bir gün Nazilli’ye gittim. Misafir olduğumdan oranın erkanı toplandı bir kahveye ve sohbetler başladı. Sohbet öyle uzadı ki , kahveyi kapattılar. Gece saat 2 de hala sohbet ediyorduk. O saatten sonra Atça’ya ancak taksi ile gidebilirsin ve 20 lira tutuyor. İyi para. Dönek sohbeti sevdasına o parayı gözüm dahi görmüyordu. Sohbetin bir anında bende o gün dönen bir kuşu anlatmaya başladım. Şöyle döndü , böyle döndü diye anlatırken, Allah Rahmet eğlesin Kapıcı Yılmaz Bey vardı, bana aynen şöyle dedi. ‘’Mehmet’im buradan Aydın’a giderken 2-3 km kala sağda tuğla fabrikası var. O fabrikaya gelince karşısında mavi kapılı bir incir bahçesi var. Orada fotoğrafçı Ali Bey diye birisi var. Ali Bey’in yandan telli bir dişisi var.Git o kuşu bir gör . Ondan sonra kendi kuşlarına bir daha bak .’’ Bu sözün ne demek istediği ortadaydı. Demek ki, o dişi bendeki döneklerden daha güzeldi.
Bende güzel dönen bir erkek vardı o dönemlerde. 50 liraya almışlardı benden. Meğer o erkeği bu kuşa eş olsun diye oraya &&&&&&ürmüşler. Amaç yavru almakmış.Benim o dişiden daha önce hiç haberim olmamıştı.
O dönemde kahvem vardı. Kahvecilik yapıyordum. Eve geldiğimde neredeyse sabah olmak üzereydi. Yatağa yattım. Sağa dönüyorum, sola dönüyorum, Uyumak ne mümkün ... Hanımın dikkatini çekti.Ne olduğunu sordu. Nasıl cevaplayacağım ? Bir kuş anlattılar aklım onda kaldı mı diyeceğim ? Yok , uyuyamıyorum.Kalktım , gidip kahveyi açtım. Sabah 9 gibiydi. Ali Abi vardı o geldi kahveye. Ona , Aydın’a varmadan İmamköy ‘de fotoğrafçı Ali Bey varmış tanıyormusun diye sordum. Tanıyorum dedi. O anda kahvede oturan yaşlılar vardı. Onları kaldırdım. İşim var hadi kahveyi kapatıyorum dedim. Kahveyi kitledim , minübüse atladık gittik evine. Kümese duvara dayanmış bir merdivenden çıkılıyor. 2 kümes vardı. O semte Toros diyorlar. Kümesin başında adımı duyunca, Atça’da bir meraklı Mehmet varmış, o sen misin diye sordu. Ali Abi de evet bu kardeşimiz diyerek beni tanıttı. Kuşları yemlemiş Ali Bey. Uçursam mı , uçurmasam mı diye düşünmeye başladı. Ben at abi sorun yok dedim. Ali Bey de Atça’dan buraya gelmişsiniz havaya kuş atmadan olmaz. Durun size bir kuş uçurayım dedi. Yandan telli dişiyi kaldırdı. Kuş sanki, kurulu saat. Gidiyor , alnına geliyor. İçim kıpırdıyor, ha şimdi pırıltıyı atacak, ha attı diye.
Kuş yerini bulunca pırıltıyı verdi Ali Bey. Dişi 10 mt kadar döndü. Sanki dönmüyor. Asılı kaldı havada. Bir dönüşe girdiğini gördüm, bir de çıkışını. O arada havada asılı saat sanki. İçim bir garip oldu. Nasıl bir duygu olduğunu tarif edemem. Aklım başımdan gitti. Bana nasıldı diye soruyorlarmış. Ben duymuyorum. Bana bir şeyler oldu ama ne olduğunu anlamadım. Bir baktım , omuzuma dokunuyorlar. Nasıldı Mehmet diye soruyor. Abi , güzeldi ,ben çok sevdim dedim. Ali Bey eve girdi,çay kahve hazırlatacak. Ben hemen Ali Abi’ye soruyorum. Dönenin annesi, kızı bir de oğlu var. Bunları alalım diyorum. Başka kuşlar var ama , benim gözüm bu dört kuşta. Tohumsuzlar bunlardı işte. İsteyemedim o gün kuşları. İstesem ayıp olacak gibi geldi. Çıktık eve geldik. Kısa bir süre sonra babam vefat etti. Aradan 3 ay süre geçti. Yangın gene yüreğime düştü. Gene bir sabah kahvedeyken, kapattım kahveyi çıktım yola. Bu sefer Aydın’ın içine. Meydanda Aydın Palas Oteli vardı. Ali Bey oraya yakın fotoğrafçılık yapıyordu. Eski usul, kafanı örtünün içine sokup ta çeken makineden vardı Ali Bey’de.
Baktım orada. Beni görünce selam verdi. Hayırdır Mehmet dedi. Ben de hayırdır abi dedim .Aldı beni kahveye &&&&&&ürdü. 2 çay ısmarladı. Ben hemen konuya girdim. Ali Abi, ben yıllardan beri Dönek besliyorum ama senin o yandan telli dişi gibi bir kuşum olmadı ben bu kuşu çok sevdim dedim. Ali Bey de bana , Aydın’da Mezarcıya bunlardan 2 tane yavru , Manisa’da bir albaya bir çift verdim dedi. Ben bir türlü kuşları isteyemiyorum Ali Bey’den. Baktım söyleyemeyeceğim, ben de , Aydın’a mezarcıya verdiğiniz kuşları 300 liraya almaya geldim dedim. O zamanlarda 300 liraya kuş alan yok. 10 tane iyi dönen kuşa bile 300 lira verilmezdi. 50 liraya bile kuş alan yoktu. Ali Bey 300 lirayı duyunca şok oldu. Ben mezarcı İlyas Bey’e bir bakayım , geleyim dedim. Gittim. Yolda buldum İlyas Bey’i. O da şaşırdı. Hayırdır dedi. Ben de fotoğrafçı Ali Bey’den bir çift dönek almışsınız bir bakmak istiyorum dedim. O da kuşların hepsini İzmir’e sattığını söyledi. Oradan hemen Ali Bey’in yanına döndüm geldim. Çabuk gelince, ne oldu diye sordu Ali Bey. Ben de anlattım kuşları sattığını . Öyle deyince 2 çay daha söyledi kahveciye. Çaylar daha yarım olmamıştı ki, Bak Mehmet, sen meraklısın. Bendeki 4 kuşun ikisini sana vereyim. İkisinden sen üret, ikisinden de ben üreteyim dedi. O an nasıl mutlu olduğumu anlatamam mümkün değil. Sabancı’nın büyük kule binalarından birisini bana bağışlasalar bu kadar sevineceğime inanmıyorum. İçimde bir şey oluyor. Yerimde duramıyorum. ALLAH’ım diye bağıracağım orta yerde , kalabalık, bağıramıyorum.
Kalktık hemen. Makinesini terzi dükkanına koydu. Minibüse bindik geldik İmamköy’e. Eve varınca açtı kuşları . Ben zeytinliğin altına oturdum. Yaz günü gölge olsun diye. Ali Bey’de eve girdi çay , kahve hazırlatmaya. Benim gözüm kuşlarda. O an içime bir kuşku düştü. O sevinç tamamen gitti ve kuşkuya dönüştü. Acaba bana kuşların hangisini verecek diye düşünmeye başladım. Benim aklım dişide. Erkekler önemli değil . Ama onlar da kuş güzeli. Ali Bey gelince bana hangilerini vereceksin diye hemen sordum. O da dönen dişinin annesini ,bir de erkek gösterdi.Bunları dedi. Benim hevesim kursağımda kaldı. Gayet yumuşak ve tatlı dille, ne olur bana öbür dişiyi ver dedim. O da annesi de aynen onun gibi güzel dönüyordu . Vurdurunca bacağı kırıldı, iyileşti ama şimdi damzılık yapıyor dedi. Bende sevinç denen bir şey kalmadı. Ali Bey eve girip çıkıyor ben her seferinde diğer dişiyi tatlı dille istiyorum. 3-4 defa söyleyince Ali Bey , gel ben sana bunların hepsini vereyim dedi. O an , ilk duyduğum sevincin çok daha katmerlisini hissettim. Kaybedip, tekrar kavuşmanın sevinciydi. Bağırsam olmayacak. Hanımı, bu deliyi nereden buldun geldin diye kesin soracak. Göğsüm kıpır kıpır. Hayatımda böyle bir sevinç hiç yaşamadım ben.
Ali Bey’e kaç para vereceğim diye sordum. Ali Bey bana bak Mehmet’im , bu kuşların tanesi 500 lira benim gözümde ama ben 4 tanesini sana 500 liraya vereceğim dedi. İzmir’li Hüseyin Amca bana kuş alırken pazarlık yap demişti. O aklıma geldi. Biraz daha iskonto yap dedim Ali Bey’e. 50 Lirasını almayayım dedi Ali Bey. Hemen cüzdanımı çıkarttım 320 lira çıktı. Ali Bey’e şu 300 lirayı al , gerisini yarın getiririm dedim.Tamam dedi. Dönen dişiyle eşi kalsın.Diğerlerini &&&&&&ür, parayı getirince onları da alırsın dedi. Tabi, daha önce alış verişimiz yok. Beni iyi tanımıyor. Tamam dedim. İş bozulmasın diye hayır diyecek halim yok ki zaten. O iki kuşu çuvalın içine koydum ağzını iple bağladım. O zamanlar koli mi vardı? Kuşlar çuvalla taşınırdı. Hemen eve geldim . Kuşları kümese koydum. O anda amca oğlumu gördüm. Ondan 150 lira aldım . Yola indim 1 saat dolmadan Ali Bey’in oraya vardım. Ali Bey şaşırdı. Hayırdır ? 150 lirayı getirdim dedim. Hemen aldım diğer 2 kuşu da geldim eve .Gelir gelmez kanatlarını kestim. Kahveye bakacak bir adam buldum , hemen Nazilli’ye gittim. Mehmet gelmiş diye toplandılar. Kemal Akyavaş diye iyi bir insan vardı orada.Akşehir’de helvacılık yaparlardı.Benden 10 yaş büyük.Lafı dinlenir. Ortamın kıvamını o ayarlardı. Sohbetin ortalarında ben bugün Aydın’dan 4 tane kuş aldım dedim. Kemal Abi bana kızdı. Sen ayran gönüllüsün, hercai gönüllüsün dedi.. Ne gerek vardı , senin kuşların söyle güzel, böyle güzel dedi. Aradan biraz zaman geçince kulağına eğildim.Kemal Abi, bu kuşlar bildiğin gibi değil. Çok güzel dedim. Bırak Mehmet’im ne kadar güzel olabilir. 450 lirayı çöpe atmışsın. Ben sesimi çıkartmadım. Sohbet bitti ben döndüm. Aradan 3 ay geçti. Ben yeni eve taşınmıştım. Kuşlar uçmaya başladı. Gelen giden. Duyan hemen geliyor.
Nazilli’ye kahve almaya giderdim. Kemal Abi beni gördü koluma girdi. Pehlivan gibi güçlü kuvvetli birisiydi. Ben 66 kiloydum.Ayaklarımı yerden kestiğini hatırlıyorum. Daha neye uğradığımı anlamadan beni lokantaya soktu. Lokantanın sahibi İlker Bey. Durumu iyi. Kumara müptala birisi. Kemal Abi çağırıyor. İlker gel buraya. Bize en güzel yemeklerini getir. Ben tokum diyorum. Kim dinliyor. Sen getir siye ısrar ediyor. İşin inceliği burada ...Mehmet’ime tas kebabı getir. Onu getir. Abi tokum diyorum, tatlı getir. Ardı arkası kesilmiyor. Neyse kalkıyoruz, çarşıya gidiyoruz. Yolda koluma yapışıyor. Mehmet , bana yandan telli dişinin bir çift yumurtasından vereceksin. Ben tabi Kemal Abi. Hemen veririm diyorum ve veriyorum.
Bu kadar yıllar kuş besledim. Çok güzel dönen kuşlarım oldu. Daha bu güne kadar hiç kimseye ‘’ Bende dönenin üstüne kuş kalkmaz, bendekinden iyisi yok, benimki onun , bunun kuşundan şöyle güzel , böyle güzel ‘’ diye bir kelime çıkmadı ağzımdam. Kemal Bey’e bile hani ben ayran gönüllüydüm, hercai gönüllüydüm demedim. Ne olursan ol önce saygılı olmayı bilmek zorundayız.
Kemal Bey’e verdiğim yumurtaları ayrı ayrı pamuğa sarıp &&&&&&ürüyor ve bir tanesinden yavru çıkıyor. Dönüşü kulağıma geliyor. Seyrediyorum. Harika dönüyor. Sonra benden buna eş olsun diye bir yavru daha istiyor. Bu arada bakıyorum dişi yavru hastalanmış. Kemal Abi dişi ölecek galiba diyorum. Ben anlamam yavrumu isterim diyor. Veriyorum yavru yeme düşünce. O arada , çok yavru almıştım . Bu kuşları Türkiye Tohumsuzlar olarak bilir.
Tohumsuzlardan Yımaz Bey diye birisine bir kuş vermiştim. Kuş öyle dönüyor ki. Yılmaz bey varlıklı ve külhan beyi. Cüzdanı vuruyor İzmir’de masanın üstüne.’’Kimde varsa’’ diye herkese meydan okuyor o kuşla. İzmir büyük yer. Dönekçi çok. Orada kafa tutuyor herkese.
Şimdi Çeşme’de yaşayan birisine bir topal erkek vermiştim. Kuş açık dönmesini bilmiyor. İnsanın aklını başından alıyor. Böyle kuş olur mu diye düşündürüyor insanı. O kuşu 500 liraya almıştı benden. 600 lira teklif ediyorlar ve kuşu veriyor. Bana diyor ki, abi 100 lira kar ettiğim için vermedim. Vermesem kümesimi komple çalacaklar diye korktum mecburiyetten sattım.
Göçmen Recep diye bir pehlivan vardı. Yımaz Bey , ona verdiğim kuşun bir yavrusunu veriyor Recep Bey’e. 1 sene sonra geri istiyorlar kuşu. Recep Bey geri istediler diye kuşu verirken sıkıyor elinde. 1 saat sonra kuş ölüyor. Böyle kuşlardı Tohumsuzlar.
Bergama’lı Zekeriya Amca vardı. Çok severdim. Bana göre Türkiye’de 1 numaraydı. Türkiye’de en çok saygı duyduğum bir iki kişiden birisidir.1966 yılından tanırım Zekeriya Amca’yı. Çakalları ile tanınır ama . Önceden onda çakallar yoktu. Çakalları 20-22 sene önce beslemeye başlamıştı.
Bir gün Zekeriya Amca İzmir’e gittiğinde kahvede benden kuşlarımın güzel döndüğünden bahsediyorlarmış. Siz demiş kimden bahsediyorsunuz ? Atça’lı Mehmet demişler. Siz onu yeni tanıdınız. Ben onu askere gitmeden tanırdım demiş. Aslında askere gitmeden önce tanımıyor ama çok önceden olduğunu söylemek istemiş rahmetli.
Çok yerlerde dönen kuşlar seyrettim. Aklımda kalanlar ;
Yörük Ali beldesinde Deli Bekir’de bir çakal erkek vardı.
Camcı Mehmet’te bir erkek vardı. Ecevit erkeği 500 liraya aldım ama o erkeği vermedi.1000 lira dese verecektim ama kabul etmedi.
Ama en iyi daire diye sorarsanız Tohumsuz erkek ,kardeşi topal erkek, Pulo’dan aldığım atom erkek gibi kuş görmedim. O ayarda olmasa da ona yakın, sadece Emrullah Keskin’de de zaman zaman güzel kuşlar seyrettim.
Son söz olarak şunu söylemek istiyorum ki, Dönekçiliği hırs yapıp, dayanışma içinde sürdüremeyenler zamanla silinip gidiyorlar.
Ben ,hem iyi bir dönekçi , hem de iyi bir insan olarak arkada hoş bir seda bırakmak için yaşadım. Yalan söylemedim. Gördüğümü olduğu gibi anlattım. Birilerini mutlu edeceğim diye yalan söylemek hiç doğru değil.
Tüm güvercinseverlere güzel günler ve güzel dönüşler dilerim.
Atça’lı Mehmet Özmutlu
16 Ocak 2009
www.gufed.com
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz