Taklacı Güvercinler
+44
kuşcu_ahmet
mardinlisamet
Dr. Sedat
HUSEYINUSTA
kuscu47
agokmen
aytekin67
ASGYB
kuzgun
aDeMoGlU03
eric
hüseyin usta
hummu
mehmet73
refik34
bekir79
avcıı
kuscuerdem
ali memati
mehmet safak
freaxs
08defineci
osman mete
belhal
bykalfa
SEFA
karadayı
qüclü2008
Kuscu-Murat
talha54
huseyin23
KUSEM
erhan26
orhan02
recep yılmaz
necati geldi
hasankoc
hakanata38
nedimarik
beyaz
şahin_-55
akıncı
ksklecann
Forum Admin
48 posters
2 sayfadaki 5 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5
- kuscuerdem
- Mesaj Sayısı : 21
Forum Kayıt : 10/12/10
Geri: Taklacı Güvercinler
12/12/2010, 10:27 pm
cook sağol arkadaş cok iyi yapmışsın
- avcıı
- Mesaj Sayısı : 196
Ad Soyad : ismail
Nerden : NEVŞEHİR/ derinkuyu
Doğum Tarihi : 29/12/77
Forum Kayıt : 31/12/08
Geri: Taklacı Güvercinler
15/12/2010, 9:31 am
eline sağlık iyi yazmışın eklemişin resimleri ama bir çoğunda hatan ve yanlışın var mesela havacı kuş besleyen çok ama orjinali az buda şundan dolayıdır bu ırak kökenli ve yurt dışı menşeeli kostüm şebab kuşlarının konyaya sokulması ile bir çok kuşcu abimiz fiziklerine aldanıp kuşları kırdılar orjinallerini yedekleyip ellerinde tutmadılar ha tutanlar oldu elbette şimdi bu kuşlar yani havacılar 4-5 takla ile öle anlatılmaz güzel kardeşim yaşım 35 ve bu kuşları ben beni bildim bileli beslerim dedemde beslerdi kardeşlerimde besler bizde kırdık ama kırıklarının afedersiniz pisliğini dahi koymadık kümesimizde kestik attık orjinal havacı bir ekoldür ve öle her istediğinizde erişilmez , bir ırktır .damcıyı her yerde bulun üç taklalı beş taklalı 10 taklalı ama orjinal havacıyı bulamazssın .ve orjinalleri 3-4 takla ile değil en aşağı 5 en fazla 15 takla ile oynar ve bu kuşlar öle minare ile ölçülmez yani uzun kaçtı kısa kaçtı ile değil uçması ile taklası ile kafası ile değerlendirilir.uzun da oynar kısa gitmez ama değerlendirme konusu değildir öncelikli kafa sağlam kanat sesli takla adedi bol renk düzgün olacak...
BİLMEYEN ÖLE ORDAN BURDAN KOPYALA YAPIŞTIR İLE YORUM YAZMASIN HAVACI HAKKINDA ... SELAMLAR..
BİLMEYEN ÖLE ORDAN BURDAN KOPYALA YAPIŞTIR İLE YORUM YAZMASIN HAVACI HAKKINDA ... SELAMLAR..
- bekir79
- Mesaj Sayısı : 280
Ad Soyad : B.Ç
Nerden : istanbul
Doğum Tarihi : 24/03/79
Forum Kayıt : 11/07/08
Geri: Taklacı Güvercinler
15/12/2010, 11:09 am
((elinize emeginize saglık. çok güzel bir paylaşım olmuş. ismail bey yazınızı dikkatlicene okudum. paylaşım eksikligi oldugunu sanırım anlatmak istediniz. havacı kuşlar hakkında bize detaylı bilgi verirseniz bizimle paylaşırsanız memnun olurum.))
BİR KAÇ YORUMUNUZ DİKKATİMİ ÇEKTİ
((((HERYERDE 3, 4, 5, 10 TAKKALI DAMCI KUŞLAR BULUNUR AMA ORJİNAL HAVACI OYUN KUŞLARI BULUNMAZ DEMİŞSİNİZ).
EVET BULUNMAYABİLİR. YAZINIZDA YAZDIGINIZ GİBİ. (BİZDE KIRDIK KIRDIKLARIMIZIN PİSLİGİNİ KÜMESE SOKMADIK. (((((((KÜMESİMİZDE KESTİK ATTIK.)))
ÖYLE OLMAZ İSMAİL BEY. BEN ŞAHSIM ADINA BİR KUŞU YAŞATABİLMEYE VESİLE OLMAK İÇİN GECE UYKULARIMDAN KALKIP MAMASINI İLAÇLARINI BİR ÇOCUGUMA GÖSTERDİGİM FEDAKARLIGI ONLARA GÖSTERİYORUM. BİR KUŞUMUN CANI YANINCA AGLIYA BİLİYORUM.
(SEN DİYORSUN Kİ KESTİK ATTIK.) AVCI OLDUGUN BELLİ, AMA KASAPLIK AYRI BİR KATAGORİDİR.
PEKİ KARDEŞİM ORJİNEL KUŞUN VARDIDA NİYE KIRIYORSUN.??
BİRDE BASİTE ALDIGIN BEN ÖYLE ALGILADIM, OKUYANLARINDA ÖYLE ALGILAYACAGINI SANDIGIM BİR KONUDA; 4 5 10 TAKLALI KUŞ HERHERDE VAR. DEMİŞSİN. BU DAMCI KUŞUN SADECE ORJİN 20!YE YAKIN ÖZELLİGİNDEN BİRTANESİ. PERFORMANS ORJİNAL DAMCI KUŞLAR HAKKINDA BİLGİ EKSİKLİGİNİN OLDUGUNU VE İYİ ANALİZ ETMEDİGİNİ DÜŞÜNÜYORUM. BU BENİM DÜŞÜNCEM.
BİR KAÇ YORUMUNUZ DİKKATİMİ ÇEKTİ
((((HERYERDE 3, 4, 5, 10 TAKKALI DAMCI KUŞLAR BULUNUR AMA ORJİNAL HAVACI OYUN KUŞLARI BULUNMAZ DEMİŞSİNİZ).
EVET BULUNMAYABİLİR. YAZINIZDA YAZDIGINIZ GİBİ. (BİZDE KIRDIK KIRDIKLARIMIZIN PİSLİGİNİ KÜMESE SOKMADIK. (((((((KÜMESİMİZDE KESTİK ATTIK.)))
ÖYLE OLMAZ İSMAİL BEY. BEN ŞAHSIM ADINA BİR KUŞU YAŞATABİLMEYE VESİLE OLMAK İÇİN GECE UYKULARIMDAN KALKIP MAMASINI İLAÇLARINI BİR ÇOCUGUMA GÖSTERDİGİM FEDAKARLIGI ONLARA GÖSTERİYORUM. BİR KUŞUMUN CANI YANINCA AGLIYA BİLİYORUM.
(SEN DİYORSUN Kİ KESTİK ATTIK.) AVCI OLDUGUN BELLİ, AMA KASAPLIK AYRI BİR KATAGORİDİR.
PEKİ KARDEŞİM ORJİNEL KUŞUN VARDIDA NİYE KIRIYORSUN.??
BİRDE BASİTE ALDIGIN BEN ÖYLE ALGILADIM, OKUYANLARINDA ÖYLE ALGILAYACAGINI SANDIGIM BİR KONUDA; 4 5 10 TAKLALI KUŞ HERHERDE VAR. DEMİŞSİN. BU DAMCI KUŞUN SADECE ORJİN 20!YE YAKIN ÖZELLİGİNDEN BİRTANESİ. PERFORMANS ORJİNAL DAMCI KUŞLAR HAKKINDA BİLGİ EKSİKLİGİNİN OLDUGUNU VE İYİ ANALİZ ETMEDİGİNİ DÜŞÜNÜYORUM. BU BENİM DÜŞÜNCEM.
Geri: Taklacı Güvercinler
15/12/2010, 12:05 pm
Admin arkadaş; Taklacı güvercinlerle ilgili gerekli bilgileri aktarmış olduğu için eline sağlık diyorum.Benimde bu konulara ilişkin kaleme aldığım ve bilgi amaçlı olarak kuşçu arkadaşlarla paylaşmak istediğim 12 adet konu başlıklı karaktristik özelliklerine ilişkin yazımın ilk konusu olan taklacı güvercinlerde kanat sesini aşağıya alıyor ve geresini peyder pey sizinle paylaşacağım.Selam ve Saygıyla
10-Taklacı Güvercinlerde Kanat Sesi
Taklacı Mardin Güvercini ( hava ):Bu güvercinin kanat sesi, güvercin severe ayrı bir zevk ve ayrı bir tat verebilmektedir. Taklacı Mardin güvercini kümesinden uçuşarak dışarı doğru cilvelenerek çıktığında, yerdeyken kanatlarını oynattığında, kapalı yerde elini altından çektiğinde, takla atarak tavanda asılı kaldığında, uçuş seansındayken başına yani fişeğine asılıp taklalar arası mesafe koyarak yükseldiğinde, güvercinin kanat sesi kulağa o kadar hoş ve doyurucu gelir ki; güvercin sever için ayrı bir tat ve zevk oluşturur. Lakin diğer güvercin ırklarında bu zevki ve mutluluğu yakalamak mümkün değildir. Çünkü diğer güvercin ırklarında kanat sesi bir bez parçasını elinize alıp salladığınızda bir bez parçasının çıkardığı sesten öteye gidememektedir. Güvercin sever kanat sesi idrakini kendi içinde hissediyorsa veya olayı kavramışsa genelde böyle bir ses kendisine itici gelecektir. Lakin taklacı Mardin güvercinin kanat sesi ise bir bez parçasının çıkardığı fır fır diye insanın kulağına hoş gelmeyen bir ses değildir. Yukarıda anılan yerlerde taklacı Mardin güvercin ırkı şak şaklayarak doyurucu bir ses çıkardığı ve bu özelliği ile diğer güvercin ırklarından ayrıldığı herkesçe bilinmektedir. Dolayısıyla, taklacı Mardin güvercini bu karakteristik özelliği ile kendini diğer güvercin ırklarından bu manada ayırarak kendine has bir standardı da yakalamış oluyor. Biyolojik olarak bu kanat sesini nasıl çıkarabildiği benim tarafımdan bilinmemekle, bunun fiziki kanat yapısından mı? Kanat teleklerin diziliş şeklinden mi? Veya teleklerin bir birlerine karşı uzunluk veya kısalığından mı? Yoksa süre gelen evrimleşme sürecinde oluşturduğu karakterden mi? Ya da genetik yapısından mı? Kaynaklandığını bilemiyorum ama bildiğim tek şey var bu güvercin ırkının diğer güvercin ırklarından ayrılarak güvercin severe fon müziği kadar dinlendirici çok hoş bir kanat sesi sunabildiğidir. Öyleki bu kanat sesi yatay olarak uçup gezdiğinde ve dikey olarak başına yani fişeğine asıldığında en az 100 metrelik bir mesafeden güvercin severin bu güvercinin kanat sesini duyabildiğini biliyorum.
10-Taklacı Güvercinlerde Kanat Sesi
Taklacı Mardin Güvercini ( hava ):Bu güvercinin kanat sesi, güvercin severe ayrı bir zevk ve ayrı bir tat verebilmektedir. Taklacı Mardin güvercini kümesinden uçuşarak dışarı doğru cilvelenerek çıktığında, yerdeyken kanatlarını oynattığında, kapalı yerde elini altından çektiğinde, takla atarak tavanda asılı kaldığında, uçuş seansındayken başına yani fişeğine asılıp taklalar arası mesafe koyarak yükseldiğinde, güvercinin kanat sesi kulağa o kadar hoş ve doyurucu gelir ki; güvercin sever için ayrı bir tat ve zevk oluşturur. Lakin diğer güvercin ırklarında bu zevki ve mutluluğu yakalamak mümkün değildir. Çünkü diğer güvercin ırklarında kanat sesi bir bez parçasını elinize alıp salladığınızda bir bez parçasının çıkardığı sesten öteye gidememektedir. Güvercin sever kanat sesi idrakini kendi içinde hissediyorsa veya olayı kavramışsa genelde böyle bir ses kendisine itici gelecektir. Lakin taklacı Mardin güvercinin kanat sesi ise bir bez parçasının çıkardığı fır fır diye insanın kulağına hoş gelmeyen bir ses değildir. Yukarıda anılan yerlerde taklacı Mardin güvercin ırkı şak şaklayarak doyurucu bir ses çıkardığı ve bu özelliği ile diğer güvercin ırklarından ayrıldığı herkesçe bilinmektedir. Dolayısıyla, taklacı Mardin güvercini bu karakteristik özelliği ile kendini diğer güvercin ırklarından bu manada ayırarak kendine has bir standardı da yakalamış oluyor. Biyolojik olarak bu kanat sesini nasıl çıkarabildiği benim tarafımdan bilinmemekle, bunun fiziki kanat yapısından mı? Kanat teleklerin diziliş şeklinden mi? Veya teleklerin bir birlerine karşı uzunluk veya kısalığından mı? Yoksa süre gelen evrimleşme sürecinde oluşturduğu karakterden mi? Ya da genetik yapısından mı? Kaynaklandığını bilemiyorum ama bildiğim tek şey var bu güvercin ırkının diğer güvercin ırklarından ayrılarak güvercin severe fon müziği kadar dinlendirici çok hoş bir kanat sesi sunabildiğidir. Öyleki bu kanat sesi yatay olarak uçup gezdiğinde ve dikey olarak başına yani fişeğine asıldığında en az 100 metrelik bir mesafeden güvercin severin bu güvercinin kanat sesini duyabildiğini biliyorum.
- mehmet73
- Mesaj Sayısı : 511
Ad Soyad : mehmet yapıcı
Nerden : cizre
Forum Kayıt : 04/03/10
Geri: Taklacı Güvercinler
15/12/2010, 1:59 pm
DESTU ZIMAN U RONYATE SAĞ MAMOSTE
Geri: Taklacı Güvercinler
16/12/2010, 8:05 am
2-Pikeli ve Oyunlu olması: Taklacı Mardin güvercini hayvanlar âleminde çok özel bir yere sahip olduğunu pikeli ve oyunlu olma özelliği ile bize gösterebilmektedir. Çünkü taklacı Mardin güvercininin bu alanda çok yüksek bir performansı vardır. Öyle ki taklacı Mardin güvercini başa veya fişeğe gelmeye çalışırken havada öyle bir pikeli hareketler sergiler ki, güvercin severe hoş bir görsellik yaşatır. İşte o an güvercin sever için bir demet mutluluk yarasına ise derman olur. Üstelik alışkın olduğu yuvasına veya yere doğru sefer yapmak için kendini uzaklardan tutarak süzülmesi bu arada pikelerini sergilemesi güvercin severi doruğa taşır. Zira kanatlarını açıp kapatarak hedefine doğru alıp vermek anlamında hücum etmesi veya bir elin yumruğu gibi kendini kapatarak bir sağa bir sola oynayarak yumulması güvercin severe öyle bir tat verir ki bu olayı güvercin sever her zaman yaşamak ister. Güvercinin pikeli dalışını güvercin sever izledikçe hayvan âleminin gizemli dünyasında ayrı bir estetik ve ayrı bir güzelliği kendi içinde hisseder. Ve bu duygu taklacı güvercin severe ayrı bir tad yaşatır.
Öyle ki pikeli hareketlerindeki estetik ile kanadından çıkan her ses sevgi telleri gibi olur. Öyleki benliğimizin her zerresinde bir hoş oluruz güvercin sevdasında,
Yine bir sevgi ağı oluşur gözlerimizde
O an coşarız bir güvercin gibi özgürce.
İşte bu pikeli ve oyunlu olma durumu bu güvercine özellik yani karakteristik bir güzellik yüklemektedir. Ancak pikeli ve oyunlu olma durumu taklacı Mardin hava güvercinin kanında yanı ırkında olan bir özelliktir. Lakin bu hareketi sergilemede kiminde azdır kiminde orta düzeydedir kiminde ise çok yüksek ve düzeylidir. Ama sonuç olarak bu karakteristik özelliği sökülmüş olan her taklacı Mardin güvercininde az, orta veya çok yüksek düzeyde görmek mümkündür. Özetlersek taklacı Mardin hava güvercininde pikeli ve oyunlu olma durumu diğer güvercin ırklarında olmadığı ve bu şekilde ortaya çıkan farklı durum taklacı Mardin hava güvercinine karakteristik bir özellik kazandırabilmektedir. Devam edecek
Öyle ki pikeli hareketlerindeki estetik ile kanadından çıkan her ses sevgi telleri gibi olur. Öyleki benliğimizin her zerresinde bir hoş oluruz güvercin sevdasında,
Yine bir sevgi ağı oluşur gözlerimizde
O an coşarız bir güvercin gibi özgürce.
İşte bu pikeli ve oyunlu olma durumu bu güvercine özellik yani karakteristik bir güzellik yüklemektedir. Ancak pikeli ve oyunlu olma durumu taklacı Mardin hava güvercinin kanında yanı ırkında olan bir özelliktir. Lakin bu hareketi sergilemede kiminde azdır kiminde orta düzeydedir kiminde ise çok yüksek ve düzeylidir. Ama sonuç olarak bu karakteristik özelliği sökülmüş olan her taklacı Mardin güvercininde az, orta veya çok yüksek düzeyde görmek mümkündür. Özetlersek taklacı Mardin hava güvercininde pikeli ve oyunlu olma durumu diğer güvercin ırklarında olmadığı ve bu şekilde ortaya çıkan farklı durum taklacı Mardin hava güvercinine karakteristik bir özellik kazandırabilmektedir. Devam edecek
- avcıı
- Mesaj Sayısı : 196
Ad Soyad : ismail
Nerden : NEVŞEHİR/ derinkuyu
Doğum Tarihi : 29/12/77
Forum Kayıt : 31/12/08
Geri: Taklacı Güvercinler
16/12/2010, 2:17 pm
bekir bey ewet haklısın yazımda biraz anlaşılmayan noktalar oluşmuş ..teşekkürler uyardığın için ..
şimdi birinci husus havacı kuşların en büyük özelliği kafa sağlamlığı rengi sesi ve havadaki bol taklalı sert oyunları ani çıkışları ile bilinir fazla uzun detayını yazmıyayım kafa şişirir . anlatılmaz inan yaşanır havacıkuş bambaşkadır damcı bambaşkadır her neyse .. ikinci husus kestik attık derken kümesten neslini bitirdik verdik dağıttık anlamında kestiğimde oldu bıçak ile ama hastalığı iyi olmıyacak derecede acı çekerse kestik burayıda açıklığıa kavuşturduk sanırım kesme işi öle bıçakla kesim değil yani :)) . üçüncü husus orjinal kuşlarımız halen var bizim kırmamızdaki amaç ilk konyaya havacı kuş harici bu şebabtır vsr dam üstü kuşun girmesi ile deneme amaçlı bir hata idi yapılmaması geren bir uğraş idi ama yaptık fakat yaptığımızı kümesimizde barındırmadık tamamen çıkardık.. ve birdahada kırmadık hatta geçtiğimiz 3-5 yıl içerisinde kuşlarımızdan yavru alamaz hale geldik kan kilitledi yavrular sakat çıktı dişiler kısırlaşmaya başladı düzgün yavru yeme düşürdük hiç yumurtlamadı vsr bizde tekrardan eski bilindik orjinal olan havacıların olduğu kişiler ile kuş alış verişi dişi özellikle yaparak bu sorunu şimdilik çözdük gibi..
gelelim dam üstü kuş meselesine dam üstü kuşu beslemeye 7 yıl takriben yedi yıl önce bir kardeşimin kuşunu izlemek ile merak saldım ve başladım ilk zamanlar çeşitli damüstüler besledim ama tat vermedi o seyrettiğim gibi ve sonra o güzel kardeşim bana hediye etti ilk etapta bir çift sonra bir daha sonra bir daha derken kendinde olanın aynını benim kümese yedekledi bir araondan çalamadılar benden çaldılar vsr felan kendime ait bir ırk veya kan mevcut değildir ama dediğin 20 orjinal özellikten biri 3-5-10 takla dedin ya diğer 19 özelliğinide bir arada toplayan kuşu besliyecek kadar bilgi sahibiyim ve uçurtmuşluğum vardır ...tayinim çıktı şehir değiştirmek zorunda kaldım şuan yeni yeni kartına olan yavruları kovalıyorum allahın izni ile işallah dediğin o 20 orjina özelliği gerek yerinde gerek video ile süsleyerek o bir çok kuşcuyum gewçinen masada kuş kovalayanlara birer etiket yapacaz .. onlar kendilerini bilir ..kendi adıma konuşamıyorum çünki ırk HAMDİ KARDEŞİMİN .. O YÜZDEN BURDAN AĞAMDANDA ÖZÜR DİLEYEREK BUNLARI YAZIYORUM ..BİZ BU KUŞUN ZEVKİNE VARANLARIZ BİZDE ÖNCE ADAMLIK İNSANLIK KARDEŞLİK GELİR TİCARET SONRADIR .. KARDEŞ DEDİĞİMİZE DOST DEDİĞİMİZE BU KUŞU SATAMAYIZ ALMAK İSTEYENDE PARASINA KUVVET SEVDİĞİMİZ KUŞA PAHADA BİÇMEYİZ ..PARA İLE KİMSE SATIN ALAMAZ .. BİZİM KUŞTAN ANLADIĞIMIZ BUDUR GÜZEL KARDEŞİM ..KUŞA KARDEŞ DEDİĞİMİZİ PARAYADA DOSTUMUZU DEĞİŞMEYİZ .
SAYGILAR...
şimdi birinci husus havacı kuşların en büyük özelliği kafa sağlamlığı rengi sesi ve havadaki bol taklalı sert oyunları ani çıkışları ile bilinir fazla uzun detayını yazmıyayım kafa şişirir . anlatılmaz inan yaşanır havacıkuş bambaşkadır damcı bambaşkadır her neyse .. ikinci husus kestik attık derken kümesten neslini bitirdik verdik dağıttık anlamında kestiğimde oldu bıçak ile ama hastalığı iyi olmıyacak derecede acı çekerse kestik burayıda açıklığıa kavuşturduk sanırım kesme işi öle bıçakla kesim değil yani :)) . üçüncü husus orjinal kuşlarımız halen var bizim kırmamızdaki amaç ilk konyaya havacı kuş harici bu şebabtır vsr dam üstü kuşun girmesi ile deneme amaçlı bir hata idi yapılmaması geren bir uğraş idi ama yaptık fakat yaptığımızı kümesimizde barındırmadık tamamen çıkardık.. ve birdahada kırmadık hatta geçtiğimiz 3-5 yıl içerisinde kuşlarımızdan yavru alamaz hale geldik kan kilitledi yavrular sakat çıktı dişiler kısırlaşmaya başladı düzgün yavru yeme düşürdük hiç yumurtlamadı vsr bizde tekrardan eski bilindik orjinal olan havacıların olduğu kişiler ile kuş alış verişi dişi özellikle yaparak bu sorunu şimdilik çözdük gibi..
gelelim dam üstü kuş meselesine dam üstü kuşu beslemeye 7 yıl takriben yedi yıl önce bir kardeşimin kuşunu izlemek ile merak saldım ve başladım ilk zamanlar çeşitli damüstüler besledim ama tat vermedi o seyrettiğim gibi ve sonra o güzel kardeşim bana hediye etti ilk etapta bir çift sonra bir daha sonra bir daha derken kendinde olanın aynını benim kümese yedekledi bir araondan çalamadılar benden çaldılar vsr felan kendime ait bir ırk veya kan mevcut değildir ama dediğin 20 orjinal özellikten biri 3-5-10 takla dedin ya diğer 19 özelliğinide bir arada toplayan kuşu besliyecek kadar bilgi sahibiyim ve uçurtmuşluğum vardır ...tayinim çıktı şehir değiştirmek zorunda kaldım şuan yeni yeni kartına olan yavruları kovalıyorum allahın izni ile işallah dediğin o 20 orjina özelliği gerek yerinde gerek video ile süsleyerek o bir çok kuşcuyum gewçinen masada kuş kovalayanlara birer etiket yapacaz .. onlar kendilerini bilir ..kendi adıma konuşamıyorum çünki ırk HAMDİ KARDEŞİMİN .. O YÜZDEN BURDAN AĞAMDANDA ÖZÜR DİLEYEREK BUNLARI YAZIYORUM ..BİZ BU KUŞUN ZEVKİNE VARANLARIZ BİZDE ÖNCE ADAMLIK İNSANLIK KARDEŞLİK GELİR TİCARET SONRADIR .. KARDEŞ DEDİĞİMİZE DOST DEDİĞİMİZE BU KUŞU SATAMAYIZ ALMAK İSTEYENDE PARASINA KUVVET SEVDİĞİMİZ KUŞA PAHADA BİÇMEYİZ ..PARA İLE KİMSE SATIN ALAMAZ .. BİZİM KUŞTAN ANLADIĞIMIZ BUDUR GÜZEL KARDEŞİM ..KUŞA KARDEŞ DEDİĞİMİZİ PARAYADA DOSTUMUZU DEĞİŞMEYİZ .
SAYGILAR...
bekir79 (Çarş. 15 Ara. - 13:09) demiş ki:((elinize emeginize saglık. çok güzel bir paylaşım olmuş. ismail bey yazınızı dikkatlicene okudum. paylaşım eksikligi oldugunu sanırım anlatmak istediniz. havacı kuşlar hakkında bize detaylı bilgi verirseniz bizimle paylaşırsanız memnun olurum.))
BİR KAÇ YORUMUNUZ DİKKATİMİ ÇEKTİ
((((HERYERDE 3, 4, 5, 10 TAKKALI DAMCI KUŞLAR BULUNUR AMA ORJİNAL HAVACI OYUN KUŞLARI BULUNMAZ DEMİŞSİNİZ).
EVET BULUNMAYABİLİR. YAZINIZDA YAZDIGINIZ GİBİ. (BİZDE KIRDIK KIRDIKLARIMIZIN PİSLİGİNİ KÜMESE SOKMADIK. (((((((KÜMESİMİZDE KESTİK ATTIK.)))
ÖYLE OLMAZ İSMAİL BEY. BEN ŞAHSIM ADINA BİR KUŞU YAŞATABİLMEYE VESİLE OLMAK İÇİN GECE UYKULARIMDAN KALKIP MAMASINI İLAÇLARINI BİR ÇOCUGUMA GÖSTERDİGİM FEDAKARLIGI ONLARA GÖSTERİYORUM. BİR KUŞUMUN CANI YANINCA AGLIYA BİLİYORUM.
(SEN DİYORSUN Kİ KESTİK ATTIK.) AVCI OLDUGUN BELLİ, AMA KASAPLIK AYRI BİR KATAGORİDİR.
PEKİ KARDEŞİM ORJİNEL KUŞUN VARDIDA NİYE KIRIYORSUN.??
BİRDE BASİTE ALDIGIN BEN ÖYLE ALGILADIM, OKUYANLARINDA ÖYLE ALGILAYACAGINI SANDIGIM BİR KONUDA; 4 5 10 TAKLALI KUŞ HERHERDE VAR. DEMİŞSİN. BU DAMCI KUŞUN SADECE ORJİN 20!YE YAKIN ÖZELLİGİNDEN BİRTANESİ. PERFORMANS ORJİNAL DAMCI KUŞLAR HAKKINDA BİLGİ EKSİKLİGİNİN OLDUGUNU VE İYİ ANALİZ ETMEDİGİNİ DÜŞÜNÜYORUM. BU BENİM DÜŞÜNCEM.
- hummu
- Mesaj Sayısı : 22
Ad Soyad : emrah
Nerden : istanbul
Doğum Tarihi : 22/06/20
Forum Kayıt : 03/12/10
Geri: Taklacı Güvercinler
16/12/2010, 10:43 pm
Geri: Taklacı Güvercinler
17/12/2010, 9:08 am
9-Başına Yani Fişeğine Tekrar Tekrardan Gelebilme Süresi
Taklacı Mardin güvercini her bir dalışı için, başa gelme standardı, bütün gözlemlerimiz ışığında söyleyebileceğimiz gibi, bu süre 5 dakika ila 15 dakika arasıdır. Bu güvercinlerde zaten her iki baş, yani fişek arasındaki makul olan sürede bu süredir. Bu süre aynı zamanda kuşçuları sıkmadan, güvercini ağız tadıyla seyredebilecekleri süredir de. Çünkü bu süreleri aşan süreler seyri halinde olan güvercin severleri sıkar ve bir süre sonrada insana bıkkınlık getirir. Dolayısıyla performans güvercini 3-4 saat uçup, bu süre zarfında üç dört baş yapıp inmesi halinde, güvercinin seyrine gelen güvercin severlerin aynı zamanda heveslerinin kırılmasına, Öyleki bıktırıp bir tat almadan herkesin dağılmasına sebep olurken, güvercin yetiştiricisinin de çileden çıkmasına neden olur. Onun için taklacı Mardin güvercinlerinde makul olan bu süreyi, koruyup bozmadan veya bu süreyle oynamadan yetiştiricilerimiz eşleştirmeler noktasında çok hassas davranmaları ve bu güzelim özelliği bu güvercin ırkında korumak adına ne lazım geliyorsa yapabilmeleri çok yerinde olacaktır. Zira taklacı Mardin güvercini beş dakikada bir veya beş dakikadan daha az sürelerle başa yani fişeğine gelebilen nesilleri vardır. Beş dakika ve daha az sürelerle başa gelmeye alışkın olan güvercin; elbet teki güvercin severe daha hoş ve keyifli saatler yaşatır. Ancak böyle bir jenerasyonun elbet teki dezavantajları da olacaktır. Genelde beş dakika altında başa gelen güvercinin kanı çok temiz değilse kümesine taklasız iner. Çünkü 5 dakikadan az bir zamanla güvercinin başa gelmesi veya böyle bir performansı her uçuş etabında sergilemesi, güvercin için daime taklasız inme riskini oluşturacaktır. Yerel dille dingaş veya pasif iniş şeklinde bilinen taklasız inme olayı gerçekten yetiştirici için olabilecek en kötü şeydir. Beş dakikadan daha az bir zamanla başa veya fişeğe gelen güvercinin, bu manada standardı yakalaması çok ama çok zordur. Yine güvercinin 15 dakikadan fazla bir süre ile başa gelmesi durumunda, örneğin saatte bir başa gelen güvercin, seyri halinde olan güvercin severleri sıkacaktır. Onun için Standart süre,5 dakika ile 15 dakika arasında olması bir performans güvercini için en makul süre olduğunu kabul etmemiz gerekir. Zira taklacı Mardin güvercini yıllardan beridir kümülatif olarak günümüze kadar gelen, deneyimlerin bizlere öğretisi de budur.
Taklacı Mardin güvercini her bir dalışı için, başa gelme standardı, bütün gözlemlerimiz ışığında söyleyebileceğimiz gibi, bu süre 5 dakika ila 15 dakika arasıdır. Bu güvercinlerde zaten her iki baş, yani fişek arasındaki makul olan sürede bu süredir. Bu süre aynı zamanda kuşçuları sıkmadan, güvercini ağız tadıyla seyredebilecekleri süredir de. Çünkü bu süreleri aşan süreler seyri halinde olan güvercin severleri sıkar ve bir süre sonrada insana bıkkınlık getirir. Dolayısıyla performans güvercini 3-4 saat uçup, bu süre zarfında üç dört baş yapıp inmesi halinde, güvercinin seyrine gelen güvercin severlerin aynı zamanda heveslerinin kırılmasına, Öyleki bıktırıp bir tat almadan herkesin dağılmasına sebep olurken, güvercin yetiştiricisinin de çileden çıkmasına neden olur. Onun için taklacı Mardin güvercinlerinde makul olan bu süreyi, koruyup bozmadan veya bu süreyle oynamadan yetiştiricilerimiz eşleştirmeler noktasında çok hassas davranmaları ve bu güzelim özelliği bu güvercin ırkında korumak adına ne lazım geliyorsa yapabilmeleri çok yerinde olacaktır. Zira taklacı Mardin güvercini beş dakikada bir veya beş dakikadan daha az sürelerle başa yani fişeğine gelebilen nesilleri vardır. Beş dakika ve daha az sürelerle başa gelmeye alışkın olan güvercin; elbet teki güvercin severe daha hoş ve keyifli saatler yaşatır. Ancak böyle bir jenerasyonun elbet teki dezavantajları da olacaktır. Genelde beş dakika altında başa gelen güvercinin kanı çok temiz değilse kümesine taklasız iner. Çünkü 5 dakikadan az bir zamanla güvercinin başa gelmesi veya böyle bir performansı her uçuş etabında sergilemesi, güvercin için daime taklasız inme riskini oluşturacaktır. Yerel dille dingaş veya pasif iniş şeklinde bilinen taklasız inme olayı gerçekten yetiştirici için olabilecek en kötü şeydir. Beş dakikadan daha az bir zamanla başa veya fişeğe gelen güvercinin, bu manada standardı yakalaması çok ama çok zordur. Yine güvercinin 15 dakikadan fazla bir süre ile başa gelmesi durumunda, örneğin saatte bir başa gelen güvercin, seyri halinde olan güvercin severleri sıkacaktır. Onun için Standart süre,5 dakika ile 15 dakika arasında olması bir performans güvercini için en makul süre olduğunu kabul etmemiz gerekir. Zira taklacı Mardin güvercini yıllardan beridir kümülatif olarak günümüze kadar gelen, deneyimlerin bizlere öğretisi de budur.
- hummu
- Mesaj Sayısı : 22
Ad Soyad : emrah
Nerden : istanbul
Doğum Tarihi : 22/06/20
Forum Kayıt : 03/12/10
Geri: Taklacı Güvercinler
18/12/2010, 1:06 am
mehmet73 demiş ki:DESTU ZIMAN U RONYATE SAĞ MAMOSTE
burda ne yazıyor ? yetkılı bırı açıklasın lütfen ...
sayın REFİK bey mardın kuşunun kulağa hoş gelen kanat sesı başka ırklarda yok demişsiniz unutmayın bu coğrafyada takla atan kuş sadece mardınde yok
KONYA mızda da hava oyunlu taklacı kuşlarımız var ve bu kuşlar bulutun içerısınde takla atarken kafanızı yere eğip kaç adet takla attıklarını sayabılırsınız ...
- bekir79
- Mesaj Sayısı : 280
Ad Soyad : B.Ç
Nerden : istanbul
Doğum Tarihi : 24/03/79
Forum Kayıt : 11/07/08
Geri: Taklacı Güvercinler
18/12/2010, 8:04 am
refik34 demiş ki:9-Başına Yani Fişeğine Tekrar Tekrardan Gelebilme Süresi
Taklacı Mardin güvercini her bir dalışı için, başa gelme standardı, bütün gözlemlerimiz ışığında söyleyebileceğimiz gibi, bu süre 5 dakika ila 15 dakika arasıdır. Bu güvercinlerde zaten her iki baş, yani fişek arasındaki makul olan sürede bu süredir. Bu süre aynı zamanda kuşçuları sıkmadan, güvercini ağız tadıyla seyredebilecekleri süredir de. Çünkü bu süreleri aşan süreler seyri halinde olan güvercin severleri sıkar ve bir süre sonrada insana bıkkınlık getirir. Dolayısıyla performans güvercini 3-4 saat uçup, bu süre zarfında üç dört baş yapıp inmesi halinde, güvercinin seyrine gelen güvercin severlerin aynı zamanda heveslerinin kırılmasına, Öyleki bıktırıp bir tat almadan herkesin dağılmasına sebep olurken, güvercin yetiştiricisinin de çileden çıkmasına neden olur. Onun için taklacı Mardin güvercinlerinde makul olan bu süreyi, koruyup bozmadan veya bu süreyle oynamadan yetiştiricilerimiz eşleştirmeler noktasında çok hassas davranmaları ve bu güzelim özelliği bu güvercin ırkında korumak adına ne lazım geliyorsa yapabilmeleri çok yerinde olacaktır. Zira taklacı Mardin güvercini beş dakikada bir veya beş dakikadan daha az sürelerle başa yani fişeğine gelebilen nesilleri vardır. Beş dakika ve daha az sürelerle başa gelmeye alışkın olan güvercin; elbet teki güvercin severe daha hoş ve keyifli saatler yaşatır. Ancak böyle bir jenerasyonun elbet teki dezavantajları da olacaktır. Genelde beş dakika altında başa gelen güvercinin kanı çok temiz değilse kümesine taklasız iner. Çünkü 5 dakikadan az bir zamanla güvercinin başa gelmesi veya böyle bir performansı her uçuş etabında sergilemesi, güvercin için daime taklasız inme riskini oluşturacaktır. Yerel dille dingaş veya pasif iniş şeklinde bilinen taklasız inme olayı gerçekten yetiştirici için olabilecek en kötü şeydir. Beş dakikadan daha az bir zamanla başa veya fişeğe gelen güvercinin, bu manada standardı yakalaması çok ama çok zordur. Yine güvercinin 15 dakikadan fazla bir süre ile başa gelmesi durumunda, örneğin saatte bir başa gelen güvercin, seyri halinde olan güvercin severleri sıkacaktır. Onun için Standart süre,5 dakika ile 15 dakika arasında olması bir performans güvercini için en makul süre olduğunu kabul etmemiz gerekir. Zira taklacı Mardin güvercini yıllardan beridir kümülatif olarak günümüze kadar gelen, deneyimlerin bizlere öğretisi de budur.
başlıkları dikkatlicene okudum. kayda deger bir çalışma yapmışsınız refik bey. yüregine saglık, kalemine kuvvet.
yetiştiricisi seyisi tarafından oyun kuşları en zahmetli kuş ırkı oldugunu tecrübelerimle düşünüyorum.
yapışan, dirsek açan, telek kesen, oyun bozan, fişek bozan, fişek arası takla boşaltan, seferleri boş geçen, sefer aralıkları nizami olmayan, tavan baglaması olmayan, taban taklası olmayan, kanat sesi olmayan, harmanlama özelligi olmayan, kümesine kanatkısma kapama özelligi olmayan, baglamasız inen, indigi yeri bilmeyen kümesi haricinde konan vs. vs. orjinal karekteristik özellikleri taşımayan, bir çok kuş da 81 vilayette beslenildigi gibi damcı ve taklacı kuşdiyede beslenir.
bu özellikleri içinde bulunduran kuş nerdeyse bulunmaz hint kumaşı kadar ulaşılması zordur. damcı taklacı kuş besleyenlerin neredeyse en büyük idealleri çalışmaları bu eksiklikleri kapata bilmel için ugraş vermektedir. butün güvercin sever ve yetiştiren arkadaşlarıma ırkının en iyi kuşlarını yetiştirmesini beslemesini temmenni ederim
Geri: Taklacı Güvercinler
19/12/2010, 2:46 pm
Sevgili Bekir Arkadaş...
İçtenliğiniz için teşekkür ederim.Evet, temennilerinize bende katılıyorum.Bu ırkın dört başı mamul güvercinler dileğiyle.Selam ve Saygıyla
İçtenliğiniz için teşekkür ederim.Evet, temennilerinize bende katılıyorum.Bu ırkın dört başı mamul güvercinler dileğiyle.Selam ve Saygıyla
Geri: Taklacı Güvercinler
20/12/2010, 8:06 am
3-Noktasına Nokta Dalışı Yapabilmesi:
Taklacı Mardin güvercini aldığı uçuş eğitimine bağlı olarak alışık olduğu yere genelde nokta atışı yani dalışını yapar. Bu dalışın yere olan mesafesi noktasında yetiştiriciler tarafından kabul gören ve bu anlamda güvercin içinde bir standart kabul edilen alt limit olarak bir kemer boyu, üst limit olarakta bir adam boyudur. Lakin bu ırkın üzerinde yapılan eşleştirme çalışmaları sonucunda dalış düzeyleri çok farklılıklar göstermeye başladı. Öyleki alt limit standardında farklı düzeyler oluştu. Örneğin yere bir karış kala dalış yapabilen diz boyu gelen güvercinler gibi. Ancak bir karış ve diz boyu yere gelen güvercinler genelde tercih edilmez çünkü sonuç olarak bu güvercinlerin kümeslerine taklasız inme ihtimalleri çok yüksektir. Dolayısıyla taklacı Mardin güvercin ırkında kümesine taklasız inen güvercin asla ve asla yetiştiricisi tarafından beslenemez. Ama burada şunu da söylemek lazım, diz boyu yere gelip başına asılan ve her defasında kümesine sağlam yani taklalı inen güvercinde çok makbuldür. Öyleki yetiştiricisi bu soyu yani bu damarı gözü gibi korumaya ve kendisinden bir parçaymış gibi beslemeye başlar. Üst limitte ise bir adam boyu yükseklikten başına asılan güvercinde çok değerlidir. Çünkü bir adam boyundan başına asılan güvercin hem çok makbuldür hem de dingeş yani taklasız dolayısıyla pasif iniş yapması çok zordur. Bu türden güvercinler genelde inişleri çok sağlamdır. Genelde güvercin yetiştiricisini mahcup etmezler. Böyle bir damara yani kana sahip bir güvercin genelde başına çok akıllı ve karıştırmadan sarılır ve çok seri ve uzun başlar çıkarır. Bir adam boyundan daha yüksek yani iki adam boyu üç adam boyu yükseklikten başa asılan güvercin kan hattındaki kalitesini düşürmüş olur. Böyle baş yani fişeğine asılan bir güvercin çok yüksek ve havada baş çekiyor anlamına gelen bir konuma düşer. Üstelik taklacı Mardin güvercini bir adam boyundan alçak gelmesi ile ünlüdür. Bir kemer boyu veya diz boyu başa gelmesi veya böyle bir noktadan başa asılması taklacı Mardin güvercini için ayrı bir asalet kaynağıdır. Özetlersek taklacı Mardin güvercini notasına nokta dalışı yaparken yere olan uygun mesafe alt limit için bir kemer boyu üst limit için ise bir adam boyudur. Bu ayni zamanda taklacı Mardin güvercinin yere dalış mesafesindeki standardıdır. Devam edecek
Geri: Taklacı Güvercinler
20/12/2010, 8:34 am
Sevgili hummu arkadaş...
Sözünü ettiğiniz konuya ilişkin yazıyı daha geniş bir şekilde kaleme almış bulunmaktayım.Senin için buraya atıyorum.Yazıyı okuduktan sonra eleştiri,görüş ve önerilerin varsa sevgiyle almak isterim.Selam ve Saygıyla
GÜVERCİN IRKLARINDAKİ FARKLI KANAT SESLERİ
Buradaki çalışmamızın amacı güvercin ırklarının arasında farklı düzeyde kanat seslerine sahip olan güvercinleri ortaya çıkarmaktır. Dolayısıyla çalışmasını yapmak istediğimiz konu; farklı kanat seslerine sahip olan bu güvercin ırklarını sesli ve sessiz olmak üzere iki grupta toplayıp güvercin severlere sunarak belirlemektir.
A)Filo Uçucusu Güvercini
AĞ, AMBERİ, BAĞDAT, BAŞTANKARA, BAYRAMLI, BULUDİ, KEŞPİR, KARAKUYRUK, KARAPERÇEMLİ, İSPİRBAĞDATI, İSPİR, HALEBİ, DERVİŞALİLER, SIRTIKIZIL, ŞAFRA, NAKIŞLI, MÜSEVVET, MEVERDİ, MAZONİ VE KINIFIRLI denilen güvercin ırkların tamamı güneydoğu Anadolu bölgemizde yetiştirilmekte ve filo uçucusu olarak kullanılmaktadırlar. Mutlaka bu filo güvercinleri kendi alanlarında kendilerine göre bir güzellik ve yetiştiricisi içinde bir zevki vardır. Lakin bu güvercin ırklarının kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir.
B)Filo Uçucusu /Form Güvercini: FIRFIRLI, ÇİÇİ, İSKENDERUN, BURMALI ve YAŞMAKLI denilen güvercin ırklarında genelde güneydoğu Anadolu bölgemizde yetiştirilmekte ve filo / form uçucusu olarak kullanılmaktadır. Sergilendikleri zaman göz alıcı olduklarını söylemeden geçemeyeceğim. Lakin bu güvercin ırklarının da diğer güvercin ırkları gibi kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir.
C) Dalıcı Güvercini: Adana ırkı Adana, Mersin ve çevresi, Azman ırkı Denizli ve çevresi, Bango ırkı İstanbul, Baska ırkı Ege Trakya, Domino ırkı Aydın ve İzmir çevresi, Mısıri ırkı yurt geneli ve Yoz ise Denizli ilinde yetiştirilmektedirler. Bu güvercin ırklarımızın ortak özellikleri dalıcı olmalarıdır. Özgülde ise fiziki ve bazı nüanslıklar gösterseler bile genelde aynı özelliklere sahiptirler. Ancak bu güvercin ırkların da kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir.
D) Dalıcı/Dönücü Güvercini
Dolapçı ırkı Denizli, İsparta, Burdur ve çevreleri, Dönek ırkı İzmir, Bursa, Denizli, Ayvalık, Bergam, Keşan ve çevreleri, Kelebek ırkı, İzmir, Manisa, Bursa, Balıkesir ve çevreleri, Oynak ırkı, Burdur, İsparta, Ödemiş ırkı ise ödemişte yetiştirilmektedirler. Bu güvercin ırkları genelde aynı özellikleri barındırırlar. Herne kadar özelde farklılıklar gösterseler de sonuçta dalıcı ve dönücü bir yapıya sahiptirler. Grup şeklinde uçar ve havada görülmeye değer kombinazisyonlar çizerler meraklısı seyredince nasıl bu güzellikte uçtuklarına dair hayret eder.Pervane gibi dönüşleri zıpkın gibi dalışları gerçekten görülmeye değerdir.Lakin bu güvercin ırkları da diğer güvercin ırkları gibi kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir.
E) Makaracı Güvercini
Bursa ırkı Bursa, İstanbul, İnegöl ve çevreleri, Çakal ırkı Ege Marmara bölgeleri, Mülakat ırkı Bursa,İstanbul ve çevreleri,Oryantal ırkı Trakya bölgesi,Trakya Makaracısı ise Kırklareli, Tekirdağ ve çevrelerinde yetiştirilmektedirler.Bu güvercin ırkları özelliği itibariyle makaracı olarak bilinirler.Makaracı güvercin ırkı her güvercin ırkında olduğu gibi bu güvercinlerde farklı renklere sahiptirler.Makaracı güvercin ırkımız inmeye yakın veya yüksek uçuş sırasında makara yaptıkları kendi aralarında kombinasyonlar oluşturarak başları kuyrukları üstüne gelecek şekilde makara özelliklerini sergiledikleri ve bunu yaparken de kanatlarını açık tuttukları bilinmektedir. Lakin bu güvercin ırkları da diğer güvercin ırkları gibi kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir.
F) Ses Güvercini: Ankut ırkı Diyarbakır, Bayburt ırkı Bayburt, İstanbul, Trapzon, Gümüşhane ve çevreleri, Demkeş ırkı Ege ve Marmara, Kumru ırkı Sivas ve Çevresinde yetiştirilmektedirler. Her dört ırkında ortak özelliği ötücü olmalarıdır. Bunlardan Ankut ve Demkeş dem çekmede birbirlerine daha yakındırlar. Bu güvercin ırkları genelde fazla uçamadıkları için ses ve güzellikleri ile öne çıkarlar. Bu ırklarında kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir. Lakin görsel olarak bizleri kendilerine çekebildikleri açıktır.
G) Form Güvercini: Hünkari ırkı İzmir, Manisa ve çevreleri, Karakan ırkı güneydoğu Anadolu bölgesi, Selçuk ırkı Konya bölgesi, Tavuskuyruk ırkı Türkiye genelinde yetiştirilmektedirler. Bu güvercinler güzel bir yapıya sahip olduklarından genelde sergi güvercini olarak kullanılmışlardır. Osmanlı döneminde çesitli güvercin ırklarının bir araya getirilerek bir melezleme çalışması sonucunda Selçuk olsun Hünkari olsun üretilmiştir. Ancak bu güvercin ırkılarınında kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir. Lakin görsel olarak görülmeye değer bir ırklarımızdır.
H) Form/Takla Güvercini: Göğsüak ırkı, İçağlı ırkı, Ketme ırkı ve Kızılbaş ırkı Diyarbakır ve çevresinde Taklambaç ise Konya’da yetiştirilmektedir. Bu güvercinler her ne kadar takla atabiliyorsa da genelde bunlar form güvercini olarak algılamakta fayda vardır. Zira güvercinlerin taklası böyle taklacı Mardin güvercini gibi sesini duyurabilen bir takla değildir. Ancak bu güvercin ırklarının da kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir. Lakin görsel olarak görülmeye değer güvercin ırklarımızdır.
İ) Yarış Güvercini: Posta ırkı güvercin İstanbul, İzmir, Bursa ve Manisa illerinde yetiştirilmekte ve yarış için kullanılmaktadırlar. Bu güvercin ırkının da yukarıda yazmaya çalıştığımız güvercin ırklarından kanat sesi olarak farkı yoktur. Dolayısıyla kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir. Lakin yarış olarak bizleri kendilerine çekebildikleri açıktır.
J) Takla / Form Güvercini: Alabadem ırkı Edirne, Uzunköprü ve Havsa çevresinde yetiştirilmektedir. Takla atma özelliği olmakla beraber asıl olarak bir form güvercinidir. Bu güvercinin neslinin tükenmemesi için meraklıları tarafından gönüllüler oluşturulmuş olup söz konusu gönüllü arkadaşlar yoğun bir çalışma içine girdiklerini öğrenmiş bulunmaktayım. Kendilerine sitemiz adına kolaylıklar diliyor ve çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum. Lakin bu güvercin ırkının da kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir.
K) Filo Uçucusu / Takla Güvercini: Çakçırlı ırkı Güneydoğu Anadolu bölgemizde yetiştirilmektedir. Takla atma özelliği olmakla birlikte asıl olarak bir form güvercinidir. Genel olarak bu güvercinler fazla uçamazlar ve uçurulmak için beslenmezler. Lakin görsel olarak görülmeye değer güvercinlerdir. Ancak bu güvercin ırkının da kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir.
L) Yüksek Uçucu Güvercin:Katal ırkı Denizli bölgemizde yetiştirilmektedir.Bu güvercinler yüksek uçarlar genelde 2-3 saat uçtukları bilinir Sırp yüksek uçucuları ile ilgili oldukları ve birbirinden kan almış olabilecekleri yazılmaktadır.Kendi soyundan gelen güzellikleri olmakla beraber bu güvercin ırkıda diğer güvercin ırkları gibi kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir.Yukarıda sessiz kanat yapısına sahip olan güvercin ırkları şeklindeki yazıyı kaleme alırken www.guvercinbirligi.com sitesindeki ırklar bölümünden faydalanılmıştır.Sitenin bu çalışmasından dolayı sitemiz adına kendilerine teşekkür ediyorum.
SESLİ KANAT YAPISINA SAHİP OLAN GÜVERCİN IRKLARI
A) Trabzon (Anadolu Çember Dövücü) Güvercini: Yukarıda adı geçen Anadolu Çember Dövücüsü güvercinimiz ülke genelinde Trabzon diye bilinmektedir. Bu güvercinin çember dövücülük hareketi bir uçuş özelliği olmadığı bilinmektedir. Burada erkek güvercinlerin kendi dişilerine veya diğer dişi güvercinlere karşı sergiledikleri bir tür cinsel harekettir. Özellikle bu durum bütün güvercinlerde vardır. Erkek güvercin dişi güvercini yumurtaya sürerken aşkı duygularını çok yoğun bir şekilde dile getirir. Çember Dövücü güvercini de bu hareketleri sergilerken doyurucu bir ses çıkararak kendine farklı bir özellik kazandırmış olur. Dolayısıyla Trabzon'un bu nadide güvercininden söz etmeden geçmek istemedim ama yazımızın konusu güvercinlerin kanatlarını kullanırken her aşamada çıkardıkları kanat sesleridir.
B) Van Yüksek Uçucu Güvercini: Van yüksek uçucu ırkı adından da anlaşılacağı gibi bu güvercinler gökyüzünde çok yüksek uçar ve seyisi tarafından gerekli kondisyona ulaştırılmışsa sabahtan akşama kadarda gezerler. Bu güvercinler çoğu kez bulutların üstünde uçar, ancak saatler sonra gökyüzünde bir sinek misali gibi gözükmeye başlarlar. Van yüksek uçucu ırkı taklacıdır. Her ne kadar yükseklerde gezerken takla atmasa da inişe doğru gelince taklacı olma özelliğini alabildiğine sergilemeye başlar. Kümesine dalışıyla birlikte fişeğine yani başına asılması bir olmakta ve başında yani fişeğinde boğulurcasına takla ata ata fişeğini yani başını tamamlar ve ininceye kadar bu hareketini her seferinde tekrarlar. Bu sırada Van yüksek uçucu güvercin ırkı kanadını çalıştırarak başında dikey olarak yükseldikçe kanatlarından çıkardığı ses gerçekten güvercin severin göz ve kulak zevkini doyuma ulaştırabilecek kadar seslidir.
C) Taklacı Mardin Güvercini ( hava ):Bu güvercinin kanat sesi, güvercin severe ayrı bir zevk ve ayrı bir tat verebilmektedir. Taklacı Mardin güvercini kümesinden uçuşarak dışarı doğru cilvelenerek çıktığında, yerdeyken kanatlarını oynattığında, kapalı yerde elini altından çektiğinde, takla atarak tavanda asılı kaldığında, uçuş seansındayken başına yani fişeğine asılıp taklalar arası mesafe koyarak yükseldiğinde, güvercinin kanat sesi kulağa o kadar hoş ve doyurucu gelir ki; güvercin sever için ayrı bir tat ve zevk oluşturur. Lakin diğer güvercin ırklarında bu zevki ve mutluluğu yakalamak mümkün değildir. Çünkü diğer güvercin ırklarında kanat sesi bir bez parçasını elinize alıp salladığınızda bir bez parçasının çıkardığı sesten öteye gidememektedir. Ve bu seste eğer güvercin sever kanat sesi idrakini kavramışsa genelde böyle bir ses kendisine itici gelir. Lakin taklacı Mardin güvercinin kanat sesi ise bir bez parçasının çıkardığı fır fır diye insanın kulağına hoş gelmeyen bir ses değildir. Yukarıda anılan yerlerde taklacı Mardin güvercin ırkı şak şaklayarak doyurucu bir ses çıkardığı ve bu özelliği ile diğer güvercin ırklarından ayrıldığı herkesçe bilinmektedir. Dolayısıyla, taklacı Mardin güvercini bu karakteristik özelliği ile kendini diğer güvercin ırklarından ayırarak kendine has bir standart yakalamış oluyor. Biyolojik olarak bu kanat sesini nasıl çıkarabildiği benim tarafımdan bilinmemekle, bunun fiziki kanat yapısından mı? ? Kanat teleklerin diziliş şeklinden mi? Veya teleklerin bir birlerine karşı uzunluk veya kısalığından mı? Yoksa süre gelen evrimleşme sürecinde oluşturduğu karakterden mi? yada genetik yapısından mı? Kaynaklandığını bilemiyorum ama bildiğim tek şey var bu güvercin ırkının diğer güvercin ırklarından ayrılarak güvercin severe fon müziği kadar dinlendirici çok hoş bir kanat sesi sunabildiğidir. Öyleki bu kanat sesi yatay olarak uçup gezdiğinde ve dikey olarak başına yani fişeğine asıldığında en az 100 metrelik bir mesafeden güvercin severin bu güvercinin kanat sesini duyabildiğini biliyorum.
D)Form Taklacı Mardin Güvercini ( yer ): Form olarak bölgemizde yetiştirilen taklacı Mardin yer güvercini, kendi kategorisinde güllü olma özelliği ile bilinir. Bu güvercin yere yani masaya geldimi, kendi özelliğine uygun güzelliklerini sergiler. Öyleki bir incir misali gibi basık ve bir çiçek gibi kat kat olan gülü güvercinin orta yerindeki kafasını öyle bir sarar ki gözlerini göremez olursunuz. Yerden yüksek ve uzun bir yapıya sahip olması, göğsü, sırtı ve kuyruk üstü bembeyaz, kuyruğu kurağlı ve aynalıdır. Kanatları üzerinde kalınca ve iki şerit halinde bir band kuşağın bulunması ile güvercinin paça ve akisleri, yürüyemeyecek kadar ağır ve uzun olması, tırnaklarında beyazlığın bulunmaması ile ünlü bir form ırkıdır. Bu güvercinler genellikle uçurulmazlar adından da anlaşılacağı gibi bunlar genelde form için beslenir ama uçuruldukları takdirde bizim hava güvercini dediğimiz güvercinler gibi uçar ve takla atarlar başa yani fişeğe de gelirler. Lakin genelde dediğim gibi meraklısı tarafından uçurulmaz bu güvercinlerinde taklacı Mardin hava güvercini kadar kanat sesleri vardır. Bu güvercin ırkı da kümesinden uçuşarak dışarı doğru cilvelenerek çıktığında, yerdeyken kanatlarını oynattığında, kapalı yerde elini altından çektiğinde, güvercinin kanat sesi kulağa o kadar hoş ve doyurucu gelir ki; güvercin sever için ayrı bir tat ve zevk oluşturur.23.06.2010 Refik AKAY
Sözünü ettiğiniz konuya ilişkin yazıyı daha geniş bir şekilde kaleme almış bulunmaktayım.Senin için buraya atıyorum.Yazıyı okuduktan sonra eleştiri,görüş ve önerilerin varsa sevgiyle almak isterim.Selam ve Saygıyla
GÜVERCİN IRKLARINDAKİ FARKLI KANAT SESLERİ
Buradaki çalışmamızın amacı güvercin ırklarının arasında farklı düzeyde kanat seslerine sahip olan güvercinleri ortaya çıkarmaktır. Dolayısıyla çalışmasını yapmak istediğimiz konu; farklı kanat seslerine sahip olan bu güvercin ırklarını sesli ve sessiz olmak üzere iki grupta toplayıp güvercin severlere sunarak belirlemektir.
A)Filo Uçucusu Güvercini
AĞ, AMBERİ, BAĞDAT, BAŞTANKARA, BAYRAMLI, BULUDİ, KEŞPİR, KARAKUYRUK, KARAPERÇEMLİ, İSPİRBAĞDATI, İSPİR, HALEBİ, DERVİŞALİLER, SIRTIKIZIL, ŞAFRA, NAKIŞLI, MÜSEVVET, MEVERDİ, MAZONİ VE KINIFIRLI denilen güvercin ırkların tamamı güneydoğu Anadolu bölgemizde yetiştirilmekte ve filo uçucusu olarak kullanılmaktadırlar. Mutlaka bu filo güvercinleri kendi alanlarında kendilerine göre bir güzellik ve yetiştiricisi içinde bir zevki vardır. Lakin bu güvercin ırklarının kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir.
B)Filo Uçucusu /Form Güvercini: FIRFIRLI, ÇİÇİ, İSKENDERUN, BURMALI ve YAŞMAKLI denilen güvercin ırklarında genelde güneydoğu Anadolu bölgemizde yetiştirilmekte ve filo / form uçucusu olarak kullanılmaktadır. Sergilendikleri zaman göz alıcı olduklarını söylemeden geçemeyeceğim. Lakin bu güvercin ırklarının da diğer güvercin ırkları gibi kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir.
C) Dalıcı Güvercini: Adana ırkı Adana, Mersin ve çevresi, Azman ırkı Denizli ve çevresi, Bango ırkı İstanbul, Baska ırkı Ege Trakya, Domino ırkı Aydın ve İzmir çevresi, Mısıri ırkı yurt geneli ve Yoz ise Denizli ilinde yetiştirilmektedirler. Bu güvercin ırklarımızın ortak özellikleri dalıcı olmalarıdır. Özgülde ise fiziki ve bazı nüanslıklar gösterseler bile genelde aynı özelliklere sahiptirler. Ancak bu güvercin ırkların da kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir.
D) Dalıcı/Dönücü Güvercini
Dolapçı ırkı Denizli, İsparta, Burdur ve çevreleri, Dönek ırkı İzmir, Bursa, Denizli, Ayvalık, Bergam, Keşan ve çevreleri, Kelebek ırkı, İzmir, Manisa, Bursa, Balıkesir ve çevreleri, Oynak ırkı, Burdur, İsparta, Ödemiş ırkı ise ödemişte yetiştirilmektedirler. Bu güvercin ırkları genelde aynı özellikleri barındırırlar. Herne kadar özelde farklılıklar gösterseler de sonuçta dalıcı ve dönücü bir yapıya sahiptirler. Grup şeklinde uçar ve havada görülmeye değer kombinazisyonlar çizerler meraklısı seyredince nasıl bu güzellikte uçtuklarına dair hayret eder.Pervane gibi dönüşleri zıpkın gibi dalışları gerçekten görülmeye değerdir.Lakin bu güvercin ırkları da diğer güvercin ırkları gibi kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir.
E) Makaracı Güvercini
Bursa ırkı Bursa, İstanbul, İnegöl ve çevreleri, Çakal ırkı Ege Marmara bölgeleri, Mülakat ırkı Bursa,İstanbul ve çevreleri,Oryantal ırkı Trakya bölgesi,Trakya Makaracısı ise Kırklareli, Tekirdağ ve çevrelerinde yetiştirilmektedirler.Bu güvercin ırkları özelliği itibariyle makaracı olarak bilinirler.Makaracı güvercin ırkı her güvercin ırkında olduğu gibi bu güvercinlerde farklı renklere sahiptirler.Makaracı güvercin ırkımız inmeye yakın veya yüksek uçuş sırasında makara yaptıkları kendi aralarında kombinasyonlar oluşturarak başları kuyrukları üstüne gelecek şekilde makara özelliklerini sergiledikleri ve bunu yaparken de kanatlarını açık tuttukları bilinmektedir. Lakin bu güvercin ırkları da diğer güvercin ırkları gibi kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir.
F) Ses Güvercini: Ankut ırkı Diyarbakır, Bayburt ırkı Bayburt, İstanbul, Trapzon, Gümüşhane ve çevreleri, Demkeş ırkı Ege ve Marmara, Kumru ırkı Sivas ve Çevresinde yetiştirilmektedirler. Her dört ırkında ortak özelliği ötücü olmalarıdır. Bunlardan Ankut ve Demkeş dem çekmede birbirlerine daha yakındırlar. Bu güvercin ırkları genelde fazla uçamadıkları için ses ve güzellikleri ile öne çıkarlar. Bu ırklarında kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir. Lakin görsel olarak bizleri kendilerine çekebildikleri açıktır.
G) Form Güvercini: Hünkari ırkı İzmir, Manisa ve çevreleri, Karakan ırkı güneydoğu Anadolu bölgesi, Selçuk ırkı Konya bölgesi, Tavuskuyruk ırkı Türkiye genelinde yetiştirilmektedirler. Bu güvercinler güzel bir yapıya sahip olduklarından genelde sergi güvercini olarak kullanılmışlardır. Osmanlı döneminde çesitli güvercin ırklarının bir araya getirilerek bir melezleme çalışması sonucunda Selçuk olsun Hünkari olsun üretilmiştir. Ancak bu güvercin ırkılarınında kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir. Lakin görsel olarak görülmeye değer bir ırklarımızdır.
H) Form/Takla Güvercini: Göğsüak ırkı, İçağlı ırkı, Ketme ırkı ve Kızılbaş ırkı Diyarbakır ve çevresinde Taklambaç ise Konya’da yetiştirilmektedir. Bu güvercinler her ne kadar takla atabiliyorsa da genelde bunlar form güvercini olarak algılamakta fayda vardır. Zira güvercinlerin taklası böyle taklacı Mardin güvercini gibi sesini duyurabilen bir takla değildir. Ancak bu güvercin ırklarının da kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir. Lakin görsel olarak görülmeye değer güvercin ırklarımızdır.
İ) Yarış Güvercini: Posta ırkı güvercin İstanbul, İzmir, Bursa ve Manisa illerinde yetiştirilmekte ve yarış için kullanılmaktadırlar. Bu güvercin ırkının da yukarıda yazmaya çalıştığımız güvercin ırklarından kanat sesi olarak farkı yoktur. Dolayısıyla kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir. Lakin yarış olarak bizleri kendilerine çekebildikleri açıktır.
J) Takla / Form Güvercini: Alabadem ırkı Edirne, Uzunköprü ve Havsa çevresinde yetiştirilmektedir. Takla atma özelliği olmakla beraber asıl olarak bir form güvercinidir. Bu güvercinin neslinin tükenmemesi için meraklıları tarafından gönüllüler oluşturulmuş olup söz konusu gönüllü arkadaşlar yoğun bir çalışma içine girdiklerini öğrenmiş bulunmaktayım. Kendilerine sitemiz adına kolaylıklar diliyor ve çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum. Lakin bu güvercin ırkının da kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir.
K) Filo Uçucusu / Takla Güvercini: Çakçırlı ırkı Güneydoğu Anadolu bölgemizde yetiştirilmektedir. Takla atma özelliği olmakla birlikte asıl olarak bir form güvercinidir. Genel olarak bu güvercinler fazla uçamazlar ve uçurulmak için beslenmezler. Lakin görsel olarak görülmeye değer güvercinlerdir. Ancak bu güvercin ırkının da kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir.
L) Yüksek Uçucu Güvercin:Katal ırkı Denizli bölgemizde yetiştirilmektedir.Bu güvercinler yüksek uçarlar genelde 2-3 saat uçtukları bilinir Sırp yüksek uçucuları ile ilgili oldukları ve birbirinden kan almış olabilecekleri yazılmaktadır.Kendi soyundan gelen güzellikleri olmakla beraber bu güvercin ırkıda diğer güvercin ırkları gibi kanat sesi kulak zevkimizi dolduracak düzeyde değildir.Yukarıda sessiz kanat yapısına sahip olan güvercin ırkları şeklindeki yazıyı kaleme alırken www.guvercinbirligi.com sitesindeki ırklar bölümünden faydalanılmıştır.Sitenin bu çalışmasından dolayı sitemiz adına kendilerine teşekkür ediyorum.
SESLİ KANAT YAPISINA SAHİP OLAN GÜVERCİN IRKLARI
A) Trabzon (Anadolu Çember Dövücü) Güvercini: Yukarıda adı geçen Anadolu Çember Dövücüsü güvercinimiz ülke genelinde Trabzon diye bilinmektedir. Bu güvercinin çember dövücülük hareketi bir uçuş özelliği olmadığı bilinmektedir. Burada erkek güvercinlerin kendi dişilerine veya diğer dişi güvercinlere karşı sergiledikleri bir tür cinsel harekettir. Özellikle bu durum bütün güvercinlerde vardır. Erkek güvercin dişi güvercini yumurtaya sürerken aşkı duygularını çok yoğun bir şekilde dile getirir. Çember Dövücü güvercini de bu hareketleri sergilerken doyurucu bir ses çıkararak kendine farklı bir özellik kazandırmış olur. Dolayısıyla Trabzon'un bu nadide güvercininden söz etmeden geçmek istemedim ama yazımızın konusu güvercinlerin kanatlarını kullanırken her aşamada çıkardıkları kanat sesleridir.
B) Van Yüksek Uçucu Güvercini: Van yüksek uçucu ırkı adından da anlaşılacağı gibi bu güvercinler gökyüzünde çok yüksek uçar ve seyisi tarafından gerekli kondisyona ulaştırılmışsa sabahtan akşama kadarda gezerler. Bu güvercinler çoğu kez bulutların üstünde uçar, ancak saatler sonra gökyüzünde bir sinek misali gibi gözükmeye başlarlar. Van yüksek uçucu ırkı taklacıdır. Her ne kadar yükseklerde gezerken takla atmasa da inişe doğru gelince taklacı olma özelliğini alabildiğine sergilemeye başlar. Kümesine dalışıyla birlikte fişeğine yani başına asılması bir olmakta ve başında yani fişeğinde boğulurcasına takla ata ata fişeğini yani başını tamamlar ve ininceye kadar bu hareketini her seferinde tekrarlar. Bu sırada Van yüksek uçucu güvercin ırkı kanadını çalıştırarak başında dikey olarak yükseldikçe kanatlarından çıkardığı ses gerçekten güvercin severin göz ve kulak zevkini doyuma ulaştırabilecek kadar seslidir.
C) Taklacı Mardin Güvercini ( hava ):Bu güvercinin kanat sesi, güvercin severe ayrı bir zevk ve ayrı bir tat verebilmektedir. Taklacı Mardin güvercini kümesinden uçuşarak dışarı doğru cilvelenerek çıktığında, yerdeyken kanatlarını oynattığında, kapalı yerde elini altından çektiğinde, takla atarak tavanda asılı kaldığında, uçuş seansındayken başına yani fişeğine asılıp taklalar arası mesafe koyarak yükseldiğinde, güvercinin kanat sesi kulağa o kadar hoş ve doyurucu gelir ki; güvercin sever için ayrı bir tat ve zevk oluşturur. Lakin diğer güvercin ırklarında bu zevki ve mutluluğu yakalamak mümkün değildir. Çünkü diğer güvercin ırklarında kanat sesi bir bez parçasını elinize alıp salladığınızda bir bez parçasının çıkardığı sesten öteye gidememektedir. Ve bu seste eğer güvercin sever kanat sesi idrakini kavramışsa genelde böyle bir ses kendisine itici gelir. Lakin taklacı Mardin güvercinin kanat sesi ise bir bez parçasının çıkardığı fır fır diye insanın kulağına hoş gelmeyen bir ses değildir. Yukarıda anılan yerlerde taklacı Mardin güvercin ırkı şak şaklayarak doyurucu bir ses çıkardığı ve bu özelliği ile diğer güvercin ırklarından ayrıldığı herkesçe bilinmektedir. Dolayısıyla, taklacı Mardin güvercini bu karakteristik özelliği ile kendini diğer güvercin ırklarından ayırarak kendine has bir standart yakalamış oluyor. Biyolojik olarak bu kanat sesini nasıl çıkarabildiği benim tarafımdan bilinmemekle, bunun fiziki kanat yapısından mı? ? Kanat teleklerin diziliş şeklinden mi? Veya teleklerin bir birlerine karşı uzunluk veya kısalığından mı? Yoksa süre gelen evrimleşme sürecinde oluşturduğu karakterden mi? yada genetik yapısından mı? Kaynaklandığını bilemiyorum ama bildiğim tek şey var bu güvercin ırkının diğer güvercin ırklarından ayrılarak güvercin severe fon müziği kadar dinlendirici çok hoş bir kanat sesi sunabildiğidir. Öyleki bu kanat sesi yatay olarak uçup gezdiğinde ve dikey olarak başına yani fişeğine asıldığında en az 100 metrelik bir mesafeden güvercin severin bu güvercinin kanat sesini duyabildiğini biliyorum.
D)Form Taklacı Mardin Güvercini ( yer ): Form olarak bölgemizde yetiştirilen taklacı Mardin yer güvercini, kendi kategorisinde güllü olma özelliği ile bilinir. Bu güvercin yere yani masaya geldimi, kendi özelliğine uygun güzelliklerini sergiler. Öyleki bir incir misali gibi basık ve bir çiçek gibi kat kat olan gülü güvercinin orta yerindeki kafasını öyle bir sarar ki gözlerini göremez olursunuz. Yerden yüksek ve uzun bir yapıya sahip olması, göğsü, sırtı ve kuyruk üstü bembeyaz, kuyruğu kurağlı ve aynalıdır. Kanatları üzerinde kalınca ve iki şerit halinde bir band kuşağın bulunması ile güvercinin paça ve akisleri, yürüyemeyecek kadar ağır ve uzun olması, tırnaklarında beyazlığın bulunmaması ile ünlü bir form ırkıdır. Bu güvercinler genellikle uçurulmazlar adından da anlaşılacağı gibi bunlar genelde form için beslenir ama uçuruldukları takdirde bizim hava güvercini dediğimiz güvercinler gibi uçar ve takla atarlar başa yani fişeğe de gelirler. Lakin genelde dediğim gibi meraklısı tarafından uçurulmaz bu güvercinlerinde taklacı Mardin hava güvercini kadar kanat sesleri vardır. Bu güvercin ırkı da kümesinden uçuşarak dışarı doğru cilvelenerek çıktığında, yerdeyken kanatlarını oynattığında, kapalı yerde elini altından çektiğinde, güvercinin kanat sesi kulağa o kadar hoş ve doyurucu gelir ki; güvercin sever için ayrı bir tat ve zevk oluşturur.23.06.2010 Refik AKAY
- avcıı
- Mesaj Sayısı : 196
Ad Soyad : ismail
Nerden : NEVŞEHİR/ derinkuyu
Doğum Tarihi : 29/12/77
Forum Kayıt : 31/12/08
Geri: Taklacı Güvercinler
20/12/2010, 10:15 am
taklacı mardfin güvercini yazmışın parantez içinde hava yazmışın abim mardin dediğin bölge türkiye sınırları içinde ayrı bir ülkemi burda mı üretilip ülke geneline dağıtımı oluyor ne alakası var mardin güvercini ve havacınınb mardinin yöresel bölgeye has olan bir tek kuşu var oda oraya has değil oraya özdeşleşmiş bu kuşların tamamı horasandan orta asyadan gelmiştir hz. mevlana . hacıbektaşı veli gibi büyük zaatlar türklerin anadoluyu fethinden önce anadoluya gönderilmiş islamı yaymak için ve her bir eren gelir iken yanında güvercinide getirmiş NERDEN MARDİN kuşu oluyor onu anlayamıyorum yani yanlış anlamayın bütün kuşları elini,zden gelse kaynaklarını millet bilmese hepsini mardine mal edeceksiniz madem bu kuşların mardin kuşlarının menbaaaı orası orda üretiliyor bizim dedelerimiz bu kuşları nerden almış daha düne kadar ne sitede adınız geçerdi nede kuş ismi saddam devrildi ardından kaçak göcek saray kuşu deyip miroları risasileri ülkeye getirmeye başladınız eskiden yokmuydu sanki miro risasi vardı yyooo şimdi az bizaman sonra onlarda mardine has olur yav her neyse elinize sağlık biraz çaba gösterip bişeyler yazmışınız fakat EKSİK BİLGİ EKSİK. İYİ ARAŞTIRIN ÖYLE YAZIN
SELAMLAR .
SELAMLAR .
Geri: Taklacı Güvercinler
20/12/2010, 11:42 am
Sevgili Avcıı arkadaş....
Miro Risasi vb.güvercinlerin Irak'a ait olduğu doğrudur. Ancak onları sahiplenme diye bir düşüncem söz konusu olamaz.Bu güvercinlerin soyu hindistan'a kadar uzanmaktadır.Lakin kendi sitemde Güvercinlerin Tarihcesini karınca kararınca 1,2,3,4,5 ve 6 olmak üzere bir yazı dizisi şeklinde kaleme almış bulunmaktayım.Bu yazımı kaleme alırken Sayın Türker SAVAŞ'IN bu konudaki yazısıda bana ilham kaynağı olmuştur.Bu vesile ile kendisine tekrar teşekkür ediyorum. Şayet bu yazımı okuduktan sonra eleştiri görüş ve önerileriniz varsa sevgiyle kabul edeceğimi bilmenizi isterim.Selam ve Saygıyla.
Miro Risasi vb.güvercinlerin Irak'a ait olduğu doğrudur. Ancak onları sahiplenme diye bir düşüncem söz konusu olamaz.Bu güvercinlerin soyu hindistan'a kadar uzanmaktadır.Lakin kendi sitemde Güvercinlerin Tarihcesini karınca kararınca 1,2,3,4,5 ve 6 olmak üzere bir yazı dizisi şeklinde kaleme almış bulunmaktayım.Bu yazımı kaleme alırken Sayın Türker SAVAŞ'IN bu konudaki yazısıda bana ilham kaynağı olmuştur.Bu vesile ile kendisine tekrar teşekkür ediyorum. Şayet bu yazımı okuduktan sonra eleştiri görüş ve önerileriniz varsa sevgiyle kabul edeceğimi bilmenizi isterim.Selam ve Saygıyla.
- mehmet73
- Mesaj Sayısı : 511
Ad Soyad : mehmet yapıcı
Nerden : cizre
Forum Kayıt : 04/03/10
Geri: Taklacı Güvercinler
20/12/2010, 5:52 pm
ÇOK DEYERLİ USTAM REFİK GÜZÜMDE RAHATSIZLIĞIMARAMEN TÜM YAZILARINIZI ZEVKLE OKUYORUM SAYENİZDE DAHA ÜRENECEYİMİZ ÇOK ŞEY OLACAK TÜ HER SAĞBI
- hüseyin usta
- Mesaj Sayısı : 42
Ad Soyad : Huseyin Al
Nerden : Tekirdağ Yeniçiftlik
Doğum Tarihi : 20/04/57
Forum Kayıt : 31/08/09
Geri: Taklacı Güvercinler
20/12/2010, 10:01 pm
REFİK BEY merhaba.. Sizi MARDİN kuşları hakkında yapmış olduğunuz tanıtım cabalarınızdan dolayı kutlarım.Evet havacıMARDİN ve damcıMARDİN kuşlarının önce anadoluya ve sonradanda dünyaya açılım göstermiş olduğuna inanlardanım..Saygılar sevgiler.
- eric
- Mesaj Sayısı : 276
Ad Soyad : ali demir
Nerden : kanada
Doğum Tarihi : 20/07/76
Forum Kayıt : 06/11/08
Geri: Taklacı Güvercinler
22/12/2010, 2:27 am
SELAM REFIK BEY.
COK GUZEL BILGILER PAYLASMISSINIZ BIZLERLE TESEKKUR EDERIM. SIZE SORMAK ISTEDIGIM BIR KONU VARDI DIRSEK ACAN KUSLARLA ILGILI.
DIRSEK ACMA SORUNU NEDEN OLUSUR? CARESI VARMIDIR? KUSLARI ES EDERKEN HANGI YOLU IZLEMELIYIZ (dirsek acma konusunda)? DISI VEYA ERKEK, KUSLARDAN BIRI DIRSEK ACIYOR YAVRULARINDA NASIL BIR DURUMLA KARSILASABILIRIZ? YAVRULARIN HER IKISIMI, BIRIMI DIRSEK ACABILIR YADA IKISININDE ACMAMA IHTIMALI VARMIDIR?
COK GUZEL BILGILER PAYLASMISSINIZ BIZLERLE TESEKKUR EDERIM. SIZE SORMAK ISTEDIGIM BIR KONU VARDI DIRSEK ACAN KUSLARLA ILGILI.
DIRSEK ACMA SORUNU NEDEN OLUSUR? CARESI VARMIDIR? KUSLARI ES EDERKEN HANGI YOLU IZLEMELIYIZ (dirsek acma konusunda)? DISI VEYA ERKEK, KUSLARDAN BIRI DIRSEK ACIYOR YAVRULARINDA NASIL BIR DURUMLA KARSILASABILIRIZ? YAVRULARIN HER IKISIMI, BIRIMI DIRSEK ACABILIR YADA IKISININDE ACMAMA IHTIMALI VARMIDIR?
Geri: Taklacı Güvercinler
23/12/2010, 9:14 am
Sevgili ERIC Arkadaş....
Sitemde kaleme aldığım yazımı aşağıya aktarıyorum.Selam ve Saygıyla.
KANAT PATLATMA VEYA DİRSEK AÇMA OLAYI
Kanat patlatma veya dirsek açma olayı, genelde sesli kanat yapısına sahip olan güvercin ırklarında görülür. Bu güvercinler, ayni zamanda taklacı ve performans güvercinleridir. Bu güvercinler işe yarım takla ile başlar, daha sonra tam taklasını çevirir ve başa gelmeye çalışırlar. İşte takla atma veya başa gelme aşamalarında, bazı sert (kavi) güvercinler dirsek açar, yani kanat patlatmaya başlarlar.
Bu kanat patlatma veya dirsek açma olayını, bence üç gruba ayırarak incelemek veya dile getirmek doğru olacaktır. Bunu bir hafif düzeyde dirsek açma, iki orta düzeyde dirsek açma ve üç ağır düzeyde dirsek açma diye yazabiliriz.
Hafif düzeyde dirsek açan taklacı güvercin, genelde kanadında tek taraflı dirsek açar. Lakin iki taraflı dirsek açanlarda oluyor. Ama bu dirsek açma durumları çok küçük bir yara olduğu için güvercin uçtukça bu yarasını havada kapatıyor. Çünkü güvercin uçtukça yarası kabuk bağlar ve kurur bir süre sonra kurumuş olan bu kabuğu atarak temiz bir deriye ve deriyi örtmeye başlayan, değişmiş temiz bir tüye sahip olur. Ve bu şekilde güvercin yarasından kurtulmuş olur. Bu güvercinler kanatlarını çok hafif kanatırlar, yaranın kapanması için bu güvercinleri yatırmamak lazım. Zira yatırıp tekrar uçurmak, eğer güvercinin iyileşme şansı varsa bile bu yatırıp uçurmayla güvercini bozmuş ve yarasının daha da büyümesine neden olursunuz. Dolayısıyla ufak olan yarasının kapanmasını istiyorsanız, dediğim gibi düzenli bir şekilde güvercini uçumda tutmanız gerekir. Tabiki bunun aksini de iddia edecek kuşçu arkadaşlar olabilir onlarında düşüncelerine saygı göstermek lazım diye düşünüyorum.
Orta düzeyde dirsek açan taklacı güvercinler, yaraları bir önceki gruptan daha büyüktür. Tek taraflı dirsek açabildiği gibi çift taraflı dirsek de açmış olabilir. Bu güvercinleri yatırmadan uçmalarını sağlamak ve ilaç tedavisini de yapmak lazım gelir. Bu konuda kuşçu arkadaşlar birbirlerine diş macunu, dağlama veya vazelin gibi tedavi yolları önermektedirler. Burada doğru yöntem, güvercinden anlayan bir Veteriner Hekime kanadını patlatarak dirsek açmış bir güvercini göstermektir. Çünkü taklacı güvercin ırkında, gelişebilecek olay ve gelişmelere, elden geldikçe bilimsel yaklaşılmasında, sayısız fayda vardır. Dolayısıyla kanat patlatmadan dolayı yara almış bir güvercinin kanadını, Veteriner Hekime göstererek, Veteriner Hekimin önerebileceği tedaviyi uygulamaktır. Güvercinin iyileşip iyileşmemesi ise ayrı bir tartışma konusudur. Yalnız önemli olan doğru ve bilimsel yöntemi yani tedaviyi güvercine uygulatabilmektir. Uygulatabildiğimiz ölçüde güvercin yetiştiricimizin, kanat patlatmış güvercini yüzde elli yüzde elli iyileşme şansı olabilir.
Ağır düzeyde dirsek açan taklacı güvercinlerin, yaraları bir önceki gruplara göre çok daha ağırdır. Bu grupta yer alan ve dirsek açıp kanat patlatan güvercinlerin, sık sık uçuma koymak veya tedavi görmelerini sağlamak bile, bir güvercin sever için nafile bir cabadır. Çünkü bu türden güvercinleri uçuma koymak ve tedaviyle kanat patlatmalarını iyileştirmek mümkün değildir. Bu güvercinlerin kan hattı ne kadar temiz olursa olsun, kendi kan hattından gelen, performansını sergileyebilmeside mümkün değildir. Güvercin kendi performansını sergilemek için mutlaka kendini zorlayacaktır. Ama kendi asil kanından gelen bu zorlamaya devam ederse, yani güvercinin uçumuna devam edilirse, güvercin kendini bozacak ve bir süre sonrada kümesine taklasız inecektir.Şimdi bu türden güvercinlere ne yapılabilir veya bu konuda izlenecek yol ne olmalı diye bir soru gelebilir.Lakin sitemin www.rakayguvercin.com da makaleler kısmında "Güvercinlerde Eşleştirme" (1) diye bir yazıyı, karınca kararınca kaleme aldım.Belki bu soruya bir nebzede olsa, katkı sunabilir. Ancak kesin bir bilgim olmamasına rağmen bu türden güvercinlerin kanat patlatması yani dirsek açmaları, acaba kanadındaki kemik yapısından mı? Veya kanat yapısındaki ince veya kalın derisinden mi? Yoksa genetik yapısından mı? Kaynaklandığını anlamış değilim. Bu konuda Veteriner Hekimler tarafından bir inceleme konusu yapılmasında fayda var diye düşünüyorum.29.06.2010 Refik AKAY
Geri: Taklacı Güvercinler
23/12/2010, 9:18 am
TAKLACI MARDİN GÜVERCİNİN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ
Taklacı Mardin hava güvercini kendi kategorisinde performans güvercini diye bilinir. Bu güvercin ırkı, uçmaya bırakıldıktan sonra kendi özelliğine uygun yeteneklerini sergiler. Yani; yüksek ve açılarak uçması, pikeli ve oyunlu olması, noktasına nokta dalışı yapabilmesi, taban taklasını çevirebilmesi, Başına yani fişeğine seri bir şekilde asılabilmesi, asılırken birden fazla takla atması, taklalar arası mesafe koyabilmesi, bitiş noktasında baş bağlama taklasını çevirmesi ve her 10-15 dakikada bir başa yani fişeğe gelebilmesi, bütün bunları yaparken çıkarabildiği kanat sesi, havada kaldığı uçuş süresi ve kümesine taklalı inmesi ile nadide ve ünlü bir ırkımızdır.
Bu nadide güvercin ırkı hemen hemen diğer güvercin ırklarında olmayan birden fazla çeşitli standart özelliklere sahip olduğunu pratiğiyle kendini kanıtlamıştır. Yazımızın ilerleyen bölümlerinde ne kadar haklı olduğumu hep birlikte göreceyiz.
Taklacı Mardin yer güvercini ise kendi kategorisinde Takla/Form güvercini olarak bilinir. Yani; güllü olma özelliği yanında; bu güvercin yere yani masaya geldi mi, kendi özelliğine uygun güzelliklerini sergiler. Öyleki bir incir gibi basık ve kat kat yani tabaka tabaka olan gülü, güvercinin kafasını öyle bir sarar ki gözlerini göremez olursunuz. Yerden yüksek ve uzun bir yapıya/fiziğe sahip olması, göğsü, sırtı ve kuyruk üstü bembeyaz kuyruğu kurağlı ve aynalı olması, güvercinin paça ve akisleri yürüyemeyecek kadar ağır ve uzun olması, tırnaklarında beyazlığın bulunmaması ile ünlüdür. Bu hava ve yer güvercin ırkının kendilerinde taşımakta oldukları güzellik ve özellikleri itibari ile gerçekten diğer güvercin ırklarından fersah fersah ayrılmaktadırlar. Yerelde ise bu güvercinler taklacı ırkın farklı iki grubu (versiyonu) olarak değerlendirilmektedir. Hangi güvercin sürümünden söz edildiğini anlamak için güvercin severler yer ve hava güvercini tabirini kullanmak zorunda kalırlar. Yinede özetlersek bizim hava diye tabir ettiğimiz güvercin genelde performans güvercini diye bilinirken, yer güvercini ise Form/Takla diye bilinir. Öncelikle hava güvercinine ait bu nadide karakteristik özelliklerin ne anlama geldiğini sırasıyla inceleyelim. Bunları sıralayacak olursak aşağıdaki gibi önümüze çıkmaktadır.
1-Yüksek ve Açılarak Uçması
2-Pikeli ve Oyunlu olması
3-Noktasına Nokta Dalışı Yapabilmesi
4-Taban Taklasını Vurabilmesi
5-Başına Yani Fişeğine Seri Bir Şekilde Asılabilmesi
6-Başına Yani Fişeğine Asılırken Takla Atması
7-Başına Yani Fişeğine Asılırken Taklalar arası Mesafe Koyabilmesi
8-Başın Yani Fişeğin Asılırken Bitiş Noktasında Baş Bağlama Taklasını Atması
9-Bu Başı Yani Fişeğini Tekrar Tekrar Yapabilme Süreleri
10-Bütün Bunları Yaparken Çıkarabildiği Kanat Sesi
11-Yine Bütün Bunları Yapmak İçin Havada Kaldığı Uçuş Süresi
12-Taklalı İniş Şekli
1-Yüksek ve Açılarak Uçması: Sökük/çözülmüş bir taklacı Mardin güvercini kümesinden avluya veya dama çıkarıldı mı mutlaka bir süre etrafında gezinmesini sağlamak lazım. Daha sonra güvercin genellikle biraz etrafını gözetledikten sonra pisliğini dışarı atar. Bu durum güvercinin uçmak için havasına girmesini ve moral almasını sağlar. Bu aşama güvercinin seyisi tarafından gözetlenmişse uçmaya hazırlanmakta olan güvercin için bir nevi terapi alınmış kadar önemli olur. Bunları beklemeden güvercini kümesten çıkarıp havaya atmak veya adam kovalarcasına güvercini korkutarak uçurmak doğru değildir. Böyle bir davranış taklacı Mardin güvercinin yetişme tarzında almış olduğu eğitime ters düşmektedir. Dolayısıyla yetiştirme tarzına ters düşen böyle bir uçuş yöntemi, güvercinin sökülme/çözülme aşamasında almış olduğu ahlakı bozar. Şayet sökülmüş bir taklacı Mardin güvercinin ahlakıyla oynandı mı? Oda seyisinin ahlakıyla oynar ve seyrine gelen kuşçu arkadaşlara karşı performansını sergilemeden inerek yetiştiricisini mahcup eder. O zaman güvercinin ahlakıyla oynamadan avluya veya dama çıkarılmış olan güvercin bir süre etrafını gözetledikten sonra güvercinin seyisi ayağını sert bir şekilde yere vurarak güvercinin uçmasını sağlamalı eğer bu yöntemle güvercin uçamıyorsa seyisin elindeki ağaçla hafiften korkutmadan ürkütülmeli buda olmuyorsa duvarın üstüne veya damın kenarına getirilerek uçmasını sağlamak lazım. Güvercinin ahlakıyla oynamak sökük güvercinlerde ne anlama geldiğini şimdilik bir çerçeve olarak ortaya koyup daha sonraki yazılarımda detaylı anlatmaya çalışacağım. Lakin anlatacağım çerçeve içinde güvercinin ahlakıyla oynamamak için aşağıda yazılı hususların güvercin seyisi tarafından biliniyor olması gerekir.
1-Güvercinin uçuşu için hava şartlarının uygun olup olmadığını bilmek
2-Güvercinin yumurta üzerinde yani kuluçkada olup olmadığına bakmak
3-Güvercinin geçen sürede yeteri derecede istirahat edip etmediğini bilmek
4-Güvercinin yem ve suyuna dikkat edilip edilmediğini bilmek
5-Güvercinin uçmak için hal ve hareketlerinden hazır olup olmadığını anlamak
6-Güvercin yavru besliyorsa uygun zamanı kollayarak dikkat etmek
7-Sökük taklacı Mardin güvercini bazıları her gün uçmak ister bazıları ise gün aşırı dolayısıyla güvercin seyisi bunu da göz önünde bulundurmalı.
Yukarıda saymaya çalıştığım hususlar güvercinin seyisi tarafından asla ve asla gözden ırak tutmamalıdır. Ve bu koşullar yerine gelmeden sökük güvercini uçmaya bırakmak bana göre abesle iştigal olur. Zira bu şartlar dikkate alınmadan veya bu şartların yerinde olup olmadığını görmeden güvercini uçmaya bıraktığınız takdirde güvercinin her gün sergilediği performansı almanız mümkün değildir. Dolayısıyla güvercini uygun olmayan şartlarda uçurduğunuz takdirde bir nevi onun ahlakıyla oynamış sayılırsınız. Bu durumda güvercin faaliyetini yani performansını sergilemek için gerekli uçuş ortamını kendisine sunmadığınız için oda sizin ahlakınızla oynayarak kötü bir performans sergileyerek sizi seyrine gelen kuşçulara karşı mahcup edecektir. Ama bir dahaki uçuş seferinde böyle bir mahcubiyeti yaşamamak için yedi tane şartın bir araya gelmiş olduğunu gözlemek yerinde olacaktır. Gözlemek lazım ki güvercinden istenen karakteristik özelliklerini sergileyebilsin. Taklacı Mardin güvercini uçuşa hazır pozisyonundayken ayakları yerden kesildi mi? Bazıları hemen başına asılır ve baş bağlama taklasını çevirdiği gibi uçuş pozisyonuna geçer. Bazıları ise başına asılmadan kendini uçuş pozisyonuna geçer. Kendini uçuşa bırakma stilleri içinde makbul olanı başına asılarak kalkışını gerçekleştiren güvercindir. Diğer uçuş stilleri ise daha az sevimlidir. Netice itibarıyla özetlersek taklacı Mardin hava güvercini genelde yüksek ve açılarak uçar. Öyleki o yükseklikten irtifa kaybederek kümesine yanı alışkın olduğu yere doğru kendini pikeli ve oyunlu bir şekilde kapatarak performansını sergilemek için dalış yapar. Bir adam boyu bazende diz boyu kalarak taban taklasını çevirip seri bir şekilde başına asılır. Ve her dalışını yaptıktan sonra tekrar yükselir ve nefes açmak için açılarak bir müddet gezer. Bu müddet dediğimiz 10-15 dakika gezdikten sonra o yükseklikten alçalarak tekrar bas yapmak için kümesine pikeli ve oyunlu olarak yumulur ve başına asılarak seri bir şekilde fişeğini tamamlar. Ve bunu her defasında tekrar tekrar bıkmadan usanmadan yorulup ininceye kadar yapar. Bu güvercinlerin dam üzerinde alçak uçanı da vardır. Her ne kadar günümüz şartlarında şehirleşme yapısındaki çok katlı binalar artmışsa da bu güvercinleri yer yer havada gördüğümüz oluyor. Eskiden yöremizde çok katlı yüksek binalar yoktu. Bu binalar kerpiçten ve hep tek katlı idi. Bu dönemlerde alçak uçan taklacı Mardin güvercini sanki üzerinden geçtiği dama konacakmış gibi uçardı. Kondu konacak diye insanin yüreği ağzına geliyordu. Yinede hiçbir zaman alışık olmadığı bir dama konmazdı. Bilindiği gibi Mardin merkezde ağırlıklı olarak Araplar yaşarlar ve bu dam üzerinde alçak uçan güvercin için Arapça “yit tekke” diye isim takarlardı. Devam edecek
Taklacı Mardin hava güvercini kendi kategorisinde performans güvercini diye bilinir. Bu güvercin ırkı, uçmaya bırakıldıktan sonra kendi özelliğine uygun yeteneklerini sergiler. Yani; yüksek ve açılarak uçması, pikeli ve oyunlu olması, noktasına nokta dalışı yapabilmesi, taban taklasını çevirebilmesi, Başına yani fişeğine seri bir şekilde asılabilmesi, asılırken birden fazla takla atması, taklalar arası mesafe koyabilmesi, bitiş noktasında baş bağlama taklasını çevirmesi ve her 10-15 dakikada bir başa yani fişeğe gelebilmesi, bütün bunları yaparken çıkarabildiği kanat sesi, havada kaldığı uçuş süresi ve kümesine taklalı inmesi ile nadide ve ünlü bir ırkımızdır.
Bu nadide güvercin ırkı hemen hemen diğer güvercin ırklarında olmayan birden fazla çeşitli standart özelliklere sahip olduğunu pratiğiyle kendini kanıtlamıştır. Yazımızın ilerleyen bölümlerinde ne kadar haklı olduğumu hep birlikte göreceyiz.
Taklacı Mardin yer güvercini ise kendi kategorisinde Takla/Form güvercini olarak bilinir. Yani; güllü olma özelliği yanında; bu güvercin yere yani masaya geldi mi, kendi özelliğine uygun güzelliklerini sergiler. Öyleki bir incir gibi basık ve kat kat yani tabaka tabaka olan gülü, güvercinin kafasını öyle bir sarar ki gözlerini göremez olursunuz. Yerden yüksek ve uzun bir yapıya/fiziğe sahip olması, göğsü, sırtı ve kuyruk üstü bembeyaz kuyruğu kurağlı ve aynalı olması, güvercinin paça ve akisleri yürüyemeyecek kadar ağır ve uzun olması, tırnaklarında beyazlığın bulunmaması ile ünlüdür. Bu hava ve yer güvercin ırkının kendilerinde taşımakta oldukları güzellik ve özellikleri itibari ile gerçekten diğer güvercin ırklarından fersah fersah ayrılmaktadırlar. Yerelde ise bu güvercinler taklacı ırkın farklı iki grubu (versiyonu) olarak değerlendirilmektedir. Hangi güvercin sürümünden söz edildiğini anlamak için güvercin severler yer ve hava güvercini tabirini kullanmak zorunda kalırlar. Yinede özetlersek bizim hava diye tabir ettiğimiz güvercin genelde performans güvercini diye bilinirken, yer güvercini ise Form/Takla diye bilinir. Öncelikle hava güvercinine ait bu nadide karakteristik özelliklerin ne anlama geldiğini sırasıyla inceleyelim. Bunları sıralayacak olursak aşağıdaki gibi önümüze çıkmaktadır.
1-Yüksek ve Açılarak Uçması
2-Pikeli ve Oyunlu olması
3-Noktasına Nokta Dalışı Yapabilmesi
4-Taban Taklasını Vurabilmesi
5-Başına Yani Fişeğine Seri Bir Şekilde Asılabilmesi
6-Başına Yani Fişeğine Asılırken Takla Atması
7-Başına Yani Fişeğine Asılırken Taklalar arası Mesafe Koyabilmesi
8-Başın Yani Fişeğin Asılırken Bitiş Noktasında Baş Bağlama Taklasını Atması
9-Bu Başı Yani Fişeğini Tekrar Tekrar Yapabilme Süreleri
10-Bütün Bunları Yaparken Çıkarabildiği Kanat Sesi
11-Yine Bütün Bunları Yapmak İçin Havada Kaldığı Uçuş Süresi
12-Taklalı İniş Şekli
1-Yüksek ve Açılarak Uçması: Sökük/çözülmüş bir taklacı Mardin güvercini kümesinden avluya veya dama çıkarıldı mı mutlaka bir süre etrafında gezinmesini sağlamak lazım. Daha sonra güvercin genellikle biraz etrafını gözetledikten sonra pisliğini dışarı atar. Bu durum güvercinin uçmak için havasına girmesini ve moral almasını sağlar. Bu aşama güvercinin seyisi tarafından gözetlenmişse uçmaya hazırlanmakta olan güvercin için bir nevi terapi alınmış kadar önemli olur. Bunları beklemeden güvercini kümesten çıkarıp havaya atmak veya adam kovalarcasına güvercini korkutarak uçurmak doğru değildir. Böyle bir davranış taklacı Mardin güvercinin yetişme tarzında almış olduğu eğitime ters düşmektedir. Dolayısıyla yetiştirme tarzına ters düşen böyle bir uçuş yöntemi, güvercinin sökülme/çözülme aşamasında almış olduğu ahlakı bozar. Şayet sökülmüş bir taklacı Mardin güvercinin ahlakıyla oynandı mı? Oda seyisinin ahlakıyla oynar ve seyrine gelen kuşçu arkadaşlara karşı performansını sergilemeden inerek yetiştiricisini mahcup eder. O zaman güvercinin ahlakıyla oynamadan avluya veya dama çıkarılmış olan güvercin bir süre etrafını gözetledikten sonra güvercinin seyisi ayağını sert bir şekilde yere vurarak güvercinin uçmasını sağlamalı eğer bu yöntemle güvercin uçamıyorsa seyisin elindeki ağaçla hafiften korkutmadan ürkütülmeli buda olmuyorsa duvarın üstüne veya damın kenarına getirilerek uçmasını sağlamak lazım. Güvercinin ahlakıyla oynamak sökük güvercinlerde ne anlama geldiğini şimdilik bir çerçeve olarak ortaya koyup daha sonraki yazılarımda detaylı anlatmaya çalışacağım. Lakin anlatacağım çerçeve içinde güvercinin ahlakıyla oynamamak için aşağıda yazılı hususların güvercin seyisi tarafından biliniyor olması gerekir.
1-Güvercinin uçuşu için hava şartlarının uygun olup olmadığını bilmek
2-Güvercinin yumurta üzerinde yani kuluçkada olup olmadığına bakmak
3-Güvercinin geçen sürede yeteri derecede istirahat edip etmediğini bilmek
4-Güvercinin yem ve suyuna dikkat edilip edilmediğini bilmek
5-Güvercinin uçmak için hal ve hareketlerinden hazır olup olmadığını anlamak
6-Güvercin yavru besliyorsa uygun zamanı kollayarak dikkat etmek
7-Sökük taklacı Mardin güvercini bazıları her gün uçmak ister bazıları ise gün aşırı dolayısıyla güvercin seyisi bunu da göz önünde bulundurmalı.
Yukarıda saymaya çalıştığım hususlar güvercinin seyisi tarafından asla ve asla gözden ırak tutmamalıdır. Ve bu koşullar yerine gelmeden sökük güvercini uçmaya bırakmak bana göre abesle iştigal olur. Zira bu şartlar dikkate alınmadan veya bu şartların yerinde olup olmadığını görmeden güvercini uçmaya bıraktığınız takdirde güvercinin her gün sergilediği performansı almanız mümkün değildir. Dolayısıyla güvercini uygun olmayan şartlarda uçurduğunuz takdirde bir nevi onun ahlakıyla oynamış sayılırsınız. Bu durumda güvercin faaliyetini yani performansını sergilemek için gerekli uçuş ortamını kendisine sunmadığınız için oda sizin ahlakınızla oynayarak kötü bir performans sergileyerek sizi seyrine gelen kuşçulara karşı mahcup edecektir. Ama bir dahaki uçuş seferinde böyle bir mahcubiyeti yaşamamak için yedi tane şartın bir araya gelmiş olduğunu gözlemek yerinde olacaktır. Gözlemek lazım ki güvercinden istenen karakteristik özelliklerini sergileyebilsin. Taklacı Mardin güvercini uçuşa hazır pozisyonundayken ayakları yerden kesildi mi? Bazıları hemen başına asılır ve baş bağlama taklasını çevirdiği gibi uçuş pozisyonuna geçer. Bazıları ise başına asılmadan kendini uçuş pozisyonuna geçer. Kendini uçuşa bırakma stilleri içinde makbul olanı başına asılarak kalkışını gerçekleştiren güvercindir. Diğer uçuş stilleri ise daha az sevimlidir. Netice itibarıyla özetlersek taklacı Mardin hava güvercini genelde yüksek ve açılarak uçar. Öyleki o yükseklikten irtifa kaybederek kümesine yanı alışkın olduğu yere doğru kendini pikeli ve oyunlu bir şekilde kapatarak performansını sergilemek için dalış yapar. Bir adam boyu bazende diz boyu kalarak taban taklasını çevirip seri bir şekilde başına asılır. Ve her dalışını yaptıktan sonra tekrar yükselir ve nefes açmak için açılarak bir müddet gezer. Bu müddet dediğimiz 10-15 dakika gezdikten sonra o yükseklikten alçalarak tekrar bas yapmak için kümesine pikeli ve oyunlu olarak yumulur ve başına asılarak seri bir şekilde fişeğini tamamlar. Ve bunu her defasında tekrar tekrar bıkmadan usanmadan yorulup ininceye kadar yapar. Bu güvercinlerin dam üzerinde alçak uçanı da vardır. Her ne kadar günümüz şartlarında şehirleşme yapısındaki çok katlı binalar artmışsa da bu güvercinleri yer yer havada gördüğümüz oluyor. Eskiden yöremizde çok katlı yüksek binalar yoktu. Bu binalar kerpiçten ve hep tek katlı idi. Bu dönemlerde alçak uçan taklacı Mardin güvercini sanki üzerinden geçtiği dama konacakmış gibi uçardı. Kondu konacak diye insanin yüreği ağzına geliyordu. Yinede hiçbir zaman alışık olmadığı bir dama konmazdı. Bilindiği gibi Mardin merkezde ağırlıklı olarak Araplar yaşarlar ve bu dam üzerinde alçak uçan güvercin için Arapça “yit tekke” diye isim takarlardı. Devam edecek
- mehmet73
- Mesaj Sayısı : 511
Ad Soyad : mehmet yapıcı
Nerden : cizre
Forum Kayıt : 04/03/10
Geri: Taklacı Güvercinler
23/12/2010, 2:18 pm
DEYERLİ REFİK HOCAMA YAZMIŞTIM . DES .EL ZIMAN DİL RONİ GÜZ ..MAMOSTE HOCAM YADA ÜRETMENİM DEMEK .KÜTÜ BİŞE YOK KİMSE ÜSTÜNE BİRŞEY ALINMASIN .
- avcıı
- Mesaj Sayısı : 196
Ad Soyad : ismail
Nerden : NEVŞEHİR/ derinkuyu
Doğum Tarihi : 29/12/77
Forum Kayıt : 31/12/08
Geri: Taklacı Güvercinler
24/12/2010, 12:47 pm
REFİK BEY SAOLUN VAROLUN AMA İNTERNETTEN HER YAZILANI ALIP BURAYA YAZMANIZ BUNLARIN DOĞRULUĞUNU İSPATLAMAZ AÇIN AZ ANADOLU TARİHİ OSMANLI VE SELÇUKLU TARİHİNE GÖZ ATIN İNANIYORUM ORDA YAZILANLARI OKUDUKTAN SONRA BU YAZDIKLARINIZIN BİR ÇOĞUNUN YANLIŞ OLDUĞUNA İNANACAKSINIZ. BENİM AMACIM DOĞRULARI YANLIŞ OLMADAN HALKA VERMEK. MARDİNİN KUŞ TARİHİ BİLE YOK ŞURDA 50 SENE BİLEMEDİN KURTULUŞ SAVAŞI SONRASIDIR ... O YÜZDEN HİÇ BİR IRK VE KAN MARDİN YÖREMİZİN ISLAHI İLE OLMAMIŞTIR.. SELAMLAR BUNLAR BENİM DEĞİL TARİHİN SÖZLERİ YAZILARI TARİH BUNU YAZMIŞŞŞ. AKSİNİ KİMSE İDDİA EDEMEZ BELGE OLMADAN BEN SİZE BELGE SÖYLYORUM ANADOLU EVLİYALARI.
SEYAHATNAME.ESKİ TÜRK TARİHİ ANADOLU TARİHİ. BU KİTAP VE KAYNAKLARDA HEPSİ MEVCUT AZ BİR BÖLÜMÜNÜ BEN BU KONU İÇİNDE DİĞER BİR BAŞLIĞA AKTARDIM OKURSANIZ ANLARSINIZ..YA KAYBOLAN MARDİN IRKIMI ONA BENZER BİR BAŞLIK TİMUR DİYE BİR ARKADAŞ AÇMIŞ AÇIN OKUYUN .
SEYAHATNAME.ESKİ TÜRK TARİHİ ANADOLU TARİHİ. BU KİTAP VE KAYNAKLARDA HEPSİ MEVCUT AZ BİR BÖLÜMÜNÜ BEN BU KONU İÇİNDE DİĞER BİR BAŞLIĞA AKTARDIM OKURSANIZ ANLARSINIZ..YA KAYBOLAN MARDİN IRKIMI ONA BENZER BİR BAŞLIK TİMUR DİYE BİR ARKADAŞ AÇMIŞ AÇIN OKUYUN .
Geri: Taklacı Güvercinler
27/12/2010, 8:34 am
Sevgili Avcıı arkadaş...
Sizinle tartışmaya girmek için bu yazıyı yazmıyorum. Birincisi benim kaleme aldığım yazılar internetten alınmış yazılar değildir. Bu anlamda benim emeğime ve karınca kararınca yapmaya çalıştığım çalışmaya saldırmanız gerçekten beni üzmüştür. Mardin kelimesini kullanırken asla ve asla bir milliyetçilik duygusuyla ela almadığımı bilmeni isterim. Seninde şoven duygularla eleştiri yaptığına inanmıyorum. Herşeyden önemlisi kaleme almaya çalıştığım konular benim donanımıma ve düzeyime uygun özgün fikirlerimdir. (Bu fikirlerimi değişik alanlarda paylaşıma sunmadan önce kendi sitemde yayınlıyorum) Biz her sınıf ve tabakadan kim olursa olsun fikirlerine karşı saygılı olduğumuz ölçüde gelişebiliriz. Eleştiri yapıyoruz derseniz bende eleştiri öz eleştiri kapsamında ve kendi ahlakı içinde yapacağınız her eleştiri benim kabulümdür diyorum. Ama aksi bir durum hepimizi incittiği gibi bizi geliştirmeyeceğini bilmenizi isterim.Zira yanlışımız olamaz mı elbette ki olabilir. Bunu yapacağınız yapıcı eleştiri ile bizimde yazımızı düzeltmemize ve erdem olarak bize geri döneceğini bilmiyor muyuz? Güvercinlerin tarihçesi diye yazımı okuduktan sonra varsa bir eleştiriniz sevgiyle kabul edeceğimi size söylemiştim. Yazınızdan söz konusu yazıyı okumadığınız anlaşılıyor. Yinede yazının tamamı olmasa da beşinci yazı dizisini buraya aktarmayı uygun buluyorum. Saygı ve selamla
Güvercinlerin Tarihçesi (5)
Dünyadaki güvercinler her ne sebeple olursa olsun dünyanın geniş bir zeminine yayılmış olduğunu biliyoruz.Türkiye'de ise, dünya geneline uygun ülkenin dört bir yanına dağılmış olduklarını görüyoruz. Öyle ki ülkemizin her il, ilçe, belde ve köyünde onlarca güvercin yetiştiricisi ve güvercin severi görebilmek mümkündür. Her ne kadar eski dönemlerde güvercin besleyenlere 'kuşbaz' denmişse de sonraları bir adım ileri gidilerek 'kuşçu' denmeye başlandığını ve dizilere konu olduğunu hepimiz biliriz. Lakin, ülkemizde güvercin severler öylesine sevdalı ve öylesine yaygındırlar ki söz konusu bu sevdayı bu tabirlerle tanımlayabilmek ve tanıtmak günümüz koşullarında yetersiz olacağı kanaati bizlerde her geçen gün biraz daha gelişmektedir. Özellikle güvercin yetiştiricisi eğitim ve kültürel düzeyde ülke çıtasını yakalamaktan uzak olması bizlerin bu toplumda ve bu sevda için ne kadar çok çalışmamız gerektiğini çok net bir biçimde bize göstermektedir. Çok çalışmamıza paralel, ülkemizin somut koşullarına uygun düşeceğini idrak etmeye çalıştığım tabir genel için; güvercin sever özel için ise ; güvercin yetiştiricisi deyimini kullanmak daha uygun düşeceğini söylemek isterim. Gerçi bu terimlerin günümüz koşullarında kullanılmakta olduğunu biliyorum. Ama bunun sistemli bir çalışma neticesinde kuşbaz ve kuşçu deyimlerin yerine daha uygun düşeceği,günümüzü ve yarınımızı kucaklayacak olmasından "güvercin sever" ve "güvercin yetiştiricisi" terimlerinin tabanın tamamına çeşitli araç ve gereçler kullanılarak yerleştirmek gerektiğini söylemek isterim. Geçmiş dönemlerin güvercin yetiştiricisi günümüz güvercin yetiştiricisi kadar nicelik ve nitelik kazanamadıklarından güvercinlerini özensiz ve derme çatma yuvalıklarda beslediklerini biliyoruz. Ancak ülkemizde kapitalist sistemin üretici güçleri ile üretim ilişkileri gelişip yaygınlaştıkça ve en ücra köyümüze kadar girdikçe toplum yapısında ister istemez bu sisteme uygun bir sosyal yapılanmada beraberinde gelişip oluşuyordu. Oluşan bu sosyal yapılanma sonucunda güvercin sektörü her geçen gün biraz daha ivme kazanarak kendini yenileyip mecrasına akmaya başlamıştır. Böylece mecrasında olgunlaşmaya başlayan güvercin sektörü uygun kümeslerde konuşlandırmaya, bakım ve hastalıkların tedavisinde vb. olumlu etkenlerde bir araya gelince yeni bir yapılanmaya gidilebildiği izlenir olmuştur. Öyle ki gelişen ve değişen somut koşullara uygun, güvercin sektörünü bilimsel verilere dayalı geliştirmek ise kaçınılmaz olmuştur.
Ülkemizde çeşitli güvercin ırkları olmasına rağmen taklacı ırkı ön sırada yerini almakta olduğunu bilmekteyiz. Önceki yazılarımızda söz ettiğimiz geniş bir coğrafyada taklacı güvercinlerin bulunduğunu öğreniyorduk. Çok dibe inmeden yabancı kaynaklarda 1055 yıllarında Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey Abbasilere taklacı güvercini tanıttığı ve Abbasiler kanalı ile İran, Irak, Suriye ve Ermenistan olmak üzere bölgedeki diğer ülkelere ve Mezopotamya'ya yayıldıkları belirtilmektedir. Bu durumda Selçuklu toplumu ile Arap toplumu arasında kurulan bu iletişime bağlı olarak söz konusu güvercinlerin her biri kendi toplumuna ait güvercinle eşleşeceği ve buna bağlı olarak ırk veya soy çalışması yapabileceği ve netice itibarıyla farklı ırk ve jenerasyonların oluşabileceği bilinen bir gerçektir. Yine Doğu Türkistan'da "beyaz kağıt oyun güvercini" ve "siyah pars oyun güvercini" var olduğu ve bu güvercinin iki veya üç çeşidinin bulunduğu yüksek uçtuğu ve uçarken takla attığı söylenmektedir. Tam bu noktada yüksek uçtuğu ve takla attığı deyimiyle ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. (1.) Ne kadar yüksek uçtuğu ve ne kadar süre ile havada kaldığı bizce bilinmiyor. (2) Her taklacı güvercin havada uçarken takla atar ama sözü edilen bu güvercin takla atarken nasıl bir yetenek sergiler bizce bu durumda bilinmiyor.
Bunu şunun için irdeliyorum; çünkü bizim ikinci kategoride tabir ettiğimiz taklacı Mardin güvercini 7 ila 8 saat uçtuklarını bizzat yaşadığımız için biliyoruz. Öyle ki bu kategoride yer alan taklacı Mardin güvercini sabahtan akşama kadar havada kaldıkları ve o zaman 'fanus' dedikleri lamba ile güvercinlerin kümese inmesini sağlamak için güvercin yetiştiricilerimiz bir caba ve emek harcadıklarını bununla da kalmayarak geceye kalıp kalmayacağına dair büyük bir heyecan duyduklarını biliyoruz.Zira geceye kalan güvercin bir sonraki günün akşamına kadar uçmaya devam ettiğini,büyüklerimiz bu durumu çok yaşadığı için anlata anlata bitiremiyorlar. Bugün bile bu güvercinleri havada görmek mümkündür. Dolayısıyla ikinci kategoride anlatmaya çalışacağımız taklacı Mardin güvercini süre olarak sabahtan akşama kadar havada kalması onun genel standardıdır. Yüksek uçmaya gelince bu ikinci kategoride saydığımız taklacı Mardin güvercini uçtuktan sonra saatlerce gök yüzünde görünmezler. Dürbünle bile baksan kendilerini göremesin çünkü onlar bulutların üzerinde gezmektedirler. Öyle uçarlar ki havayı bile incitmezler o kadar derin ve nettirler ki bazen onların yerinde olmak isterdim. Saatler süren uçuştan sonra çok yükseklerde görünmeye başladıklarını sezersin ve gittikçe irtifasını düşürmeye başlarken bile o havada süzülmeye devam eder. Bu arada güvercinimiz yeteneğini sergilemek için başına asılmaya ve başına asıldıkça dikey olarak yükselmeye ve yükseldikçe başında takla vurmaya ve takla vurdukça kulağa hoş gelen o kadar güzel kanat ve takla sesi çıkarır ki, bizler o sesi duydukça bütün olumsuzluklarımızın dağılmış ve bunlardan arınmış olduğumuzu hisseder ve rahatlarız. Acaba Doğu Türkistan'da yüksek uçan ve takla atan bu güvercinleri böyle mi biliyoruz? Ama bütün yazılanları ve anlatılanları düşündükçe bu güvercinlerin taklacı Mardin güvercinin yakalamış olduğu formattan çok daha geri bir formata sahip olduğunu düşünmekteyim. Çünkü taklacı Mardin güvercininde her zaman saklı olan birden fazla asalet vardır. Bu asaleti başka bir taklacı güvercinde bu güne kadar görmek ne bize nede bizden önceki kuşaklara nasip olmamıştır. Şunu da söyleyerek konumuza devam etmek istiyorum. Sözünü ettiğimiz ve sabahtan akşama kadar uçan güvercinin değişen yaşam koşulları sonucu bu güvercini yetiştiren yetiştiricilerimiz gittikçe azalmaktadır. Gerçekten bizdeki taklacı ırkın standartlarını başka bir taklacı güvercinde var olabileceğine dair bir kayıt ve bize ulaşan bir bilgi yoktur.Gerçi taklacı Mardin ırkı dışındaki taklacı ırkları ile ilgili yazılanlar var, ama hiçbir yazı bizim taklacı Mardin güvercinin özelliği ile örtüşmemektedir.ugün inin standartlarını bu güne kadar başka bir ırkta görmedik.arı mümkunmudur.ksan kendilerini göremessin vercin yeTurkish, Tumbler, Asiatic, Clap, Tumbler, gibi adlarla dünyada bilinen taklacı güvercinin her ne kadar uçuş, oyun, taklacı ve performans güvercini diye söyleniyorsa da bir bütün olarak bu güvercin ırkının taklacı Mardin güvercinin yeteneklerini aşan bir performansa ulaşamadıkları bizce bilinmektedir. Bu güvercinler yukarıda adlarını saydığımız dünyaca bilinen taklacı ırkları olsa olsa taklacı Mardin güvercini yanında ancak bir alt kimlik gibi durabileceklerine yönelik inancımız çok yüksektir.Neticede ülkemizin Mardin bölgesi dışındaki bölgelerde taklacı performans güvercini adı altında uçan ve baş veya fişek yapabilen taklacı güvercinini irdelediğimizde yine taklacı Mardin ırkı güvercininden kan aldığı ve taklacı Mardin güvercini ile kırdırılmış olduğunu görmekteyiz. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, Abbasilere taklacı güvercini tanıttığını yabancı kaynaklardan öğreniyoruz. Bu taklacı ırkın yaşamakta olduğumuz coğrafyaya yayıldığını, Arapların taklacı ırka sahip çıktıkları ve taklacı Mardin güvercin ırkı ile kırdırılmış olabileceği söylencesi yaygın olmasına rağmen bu güne kadar kesin bir tanımlama yapılamamıştır. Lakin taklacı Mardin güvercinin çıkış noktasında sitemiz konuyu enine boyuna araştırmaktadır. İleride bulunabilecek bulgu ve belgeler güvercin sever toplumu ile paylaşılacaktır.Devam edecek
Sizinle tartışmaya girmek için bu yazıyı yazmıyorum. Birincisi benim kaleme aldığım yazılar internetten alınmış yazılar değildir. Bu anlamda benim emeğime ve karınca kararınca yapmaya çalıştığım çalışmaya saldırmanız gerçekten beni üzmüştür. Mardin kelimesini kullanırken asla ve asla bir milliyetçilik duygusuyla ela almadığımı bilmeni isterim. Seninde şoven duygularla eleştiri yaptığına inanmıyorum. Herşeyden önemlisi kaleme almaya çalıştığım konular benim donanımıma ve düzeyime uygun özgün fikirlerimdir. (Bu fikirlerimi değişik alanlarda paylaşıma sunmadan önce kendi sitemde yayınlıyorum) Biz her sınıf ve tabakadan kim olursa olsun fikirlerine karşı saygılı olduğumuz ölçüde gelişebiliriz. Eleştiri yapıyoruz derseniz bende eleştiri öz eleştiri kapsamında ve kendi ahlakı içinde yapacağınız her eleştiri benim kabulümdür diyorum. Ama aksi bir durum hepimizi incittiği gibi bizi geliştirmeyeceğini bilmenizi isterim.Zira yanlışımız olamaz mı elbette ki olabilir. Bunu yapacağınız yapıcı eleştiri ile bizimde yazımızı düzeltmemize ve erdem olarak bize geri döneceğini bilmiyor muyuz? Güvercinlerin tarihçesi diye yazımı okuduktan sonra varsa bir eleştiriniz sevgiyle kabul edeceğimi size söylemiştim. Yazınızdan söz konusu yazıyı okumadığınız anlaşılıyor. Yinede yazının tamamı olmasa da beşinci yazı dizisini buraya aktarmayı uygun buluyorum. Saygı ve selamla
Güvercinlerin Tarihçesi (5)
Dünyadaki güvercinler her ne sebeple olursa olsun dünyanın geniş bir zeminine yayılmış olduğunu biliyoruz.Türkiye'de ise, dünya geneline uygun ülkenin dört bir yanına dağılmış olduklarını görüyoruz. Öyle ki ülkemizin her il, ilçe, belde ve köyünde onlarca güvercin yetiştiricisi ve güvercin severi görebilmek mümkündür. Her ne kadar eski dönemlerde güvercin besleyenlere 'kuşbaz' denmişse de sonraları bir adım ileri gidilerek 'kuşçu' denmeye başlandığını ve dizilere konu olduğunu hepimiz biliriz. Lakin, ülkemizde güvercin severler öylesine sevdalı ve öylesine yaygındırlar ki söz konusu bu sevdayı bu tabirlerle tanımlayabilmek ve tanıtmak günümüz koşullarında yetersiz olacağı kanaati bizlerde her geçen gün biraz daha gelişmektedir. Özellikle güvercin yetiştiricisi eğitim ve kültürel düzeyde ülke çıtasını yakalamaktan uzak olması bizlerin bu toplumda ve bu sevda için ne kadar çok çalışmamız gerektiğini çok net bir biçimde bize göstermektedir. Çok çalışmamıza paralel, ülkemizin somut koşullarına uygun düşeceğini idrak etmeye çalıştığım tabir genel için; güvercin sever özel için ise ; güvercin yetiştiricisi deyimini kullanmak daha uygun düşeceğini söylemek isterim. Gerçi bu terimlerin günümüz koşullarında kullanılmakta olduğunu biliyorum. Ama bunun sistemli bir çalışma neticesinde kuşbaz ve kuşçu deyimlerin yerine daha uygun düşeceği,günümüzü ve yarınımızı kucaklayacak olmasından "güvercin sever" ve "güvercin yetiştiricisi" terimlerinin tabanın tamamına çeşitli araç ve gereçler kullanılarak yerleştirmek gerektiğini söylemek isterim. Geçmiş dönemlerin güvercin yetiştiricisi günümüz güvercin yetiştiricisi kadar nicelik ve nitelik kazanamadıklarından güvercinlerini özensiz ve derme çatma yuvalıklarda beslediklerini biliyoruz. Ancak ülkemizde kapitalist sistemin üretici güçleri ile üretim ilişkileri gelişip yaygınlaştıkça ve en ücra köyümüze kadar girdikçe toplum yapısında ister istemez bu sisteme uygun bir sosyal yapılanmada beraberinde gelişip oluşuyordu. Oluşan bu sosyal yapılanma sonucunda güvercin sektörü her geçen gün biraz daha ivme kazanarak kendini yenileyip mecrasına akmaya başlamıştır. Böylece mecrasında olgunlaşmaya başlayan güvercin sektörü uygun kümeslerde konuşlandırmaya, bakım ve hastalıkların tedavisinde vb. olumlu etkenlerde bir araya gelince yeni bir yapılanmaya gidilebildiği izlenir olmuştur. Öyle ki gelişen ve değişen somut koşullara uygun, güvercin sektörünü bilimsel verilere dayalı geliştirmek ise kaçınılmaz olmuştur.
Ülkemizde çeşitli güvercin ırkları olmasına rağmen taklacı ırkı ön sırada yerini almakta olduğunu bilmekteyiz. Önceki yazılarımızda söz ettiğimiz geniş bir coğrafyada taklacı güvercinlerin bulunduğunu öğreniyorduk. Çok dibe inmeden yabancı kaynaklarda 1055 yıllarında Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey Abbasilere taklacı güvercini tanıttığı ve Abbasiler kanalı ile İran, Irak, Suriye ve Ermenistan olmak üzere bölgedeki diğer ülkelere ve Mezopotamya'ya yayıldıkları belirtilmektedir. Bu durumda Selçuklu toplumu ile Arap toplumu arasında kurulan bu iletişime bağlı olarak söz konusu güvercinlerin her biri kendi toplumuna ait güvercinle eşleşeceği ve buna bağlı olarak ırk veya soy çalışması yapabileceği ve netice itibarıyla farklı ırk ve jenerasyonların oluşabileceği bilinen bir gerçektir. Yine Doğu Türkistan'da "beyaz kağıt oyun güvercini" ve "siyah pars oyun güvercini" var olduğu ve bu güvercinin iki veya üç çeşidinin bulunduğu yüksek uçtuğu ve uçarken takla attığı söylenmektedir. Tam bu noktada yüksek uçtuğu ve takla attığı deyimiyle ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. (1.) Ne kadar yüksek uçtuğu ve ne kadar süre ile havada kaldığı bizce bilinmiyor. (2) Her taklacı güvercin havada uçarken takla atar ama sözü edilen bu güvercin takla atarken nasıl bir yetenek sergiler bizce bu durumda bilinmiyor.
Bunu şunun için irdeliyorum; çünkü bizim ikinci kategoride tabir ettiğimiz taklacı Mardin güvercini 7 ila 8 saat uçtuklarını bizzat yaşadığımız için biliyoruz. Öyle ki bu kategoride yer alan taklacı Mardin güvercini sabahtan akşama kadar havada kaldıkları ve o zaman 'fanus' dedikleri lamba ile güvercinlerin kümese inmesini sağlamak için güvercin yetiştiricilerimiz bir caba ve emek harcadıklarını bununla da kalmayarak geceye kalıp kalmayacağına dair büyük bir heyecan duyduklarını biliyoruz.Zira geceye kalan güvercin bir sonraki günün akşamına kadar uçmaya devam ettiğini,büyüklerimiz bu durumu çok yaşadığı için anlata anlata bitiremiyorlar. Bugün bile bu güvercinleri havada görmek mümkündür. Dolayısıyla ikinci kategoride anlatmaya çalışacağımız taklacı Mardin güvercini süre olarak sabahtan akşama kadar havada kalması onun genel standardıdır. Yüksek uçmaya gelince bu ikinci kategoride saydığımız taklacı Mardin güvercini uçtuktan sonra saatlerce gök yüzünde görünmezler. Dürbünle bile baksan kendilerini göremesin çünkü onlar bulutların üzerinde gezmektedirler. Öyle uçarlar ki havayı bile incitmezler o kadar derin ve nettirler ki bazen onların yerinde olmak isterdim. Saatler süren uçuştan sonra çok yükseklerde görünmeye başladıklarını sezersin ve gittikçe irtifasını düşürmeye başlarken bile o havada süzülmeye devam eder. Bu arada güvercinimiz yeteneğini sergilemek için başına asılmaya ve başına asıldıkça dikey olarak yükselmeye ve yükseldikçe başında takla vurmaya ve takla vurdukça kulağa hoş gelen o kadar güzel kanat ve takla sesi çıkarır ki, bizler o sesi duydukça bütün olumsuzluklarımızın dağılmış ve bunlardan arınmış olduğumuzu hisseder ve rahatlarız. Acaba Doğu Türkistan'da yüksek uçan ve takla atan bu güvercinleri böyle mi biliyoruz? Ama bütün yazılanları ve anlatılanları düşündükçe bu güvercinlerin taklacı Mardin güvercinin yakalamış olduğu formattan çok daha geri bir formata sahip olduğunu düşünmekteyim. Çünkü taklacı Mardin güvercininde her zaman saklı olan birden fazla asalet vardır. Bu asaleti başka bir taklacı güvercinde bu güne kadar görmek ne bize nede bizden önceki kuşaklara nasip olmamıştır. Şunu da söyleyerek konumuza devam etmek istiyorum. Sözünü ettiğimiz ve sabahtan akşama kadar uçan güvercinin değişen yaşam koşulları sonucu bu güvercini yetiştiren yetiştiricilerimiz gittikçe azalmaktadır. Gerçekten bizdeki taklacı ırkın standartlarını başka bir taklacı güvercinde var olabileceğine dair bir kayıt ve bize ulaşan bir bilgi yoktur.Gerçi taklacı Mardin ırkı dışındaki taklacı ırkları ile ilgili yazılanlar var, ama hiçbir yazı bizim taklacı Mardin güvercinin özelliği ile örtüşmemektedir.ugün inin standartlarını bu güne kadar başka bir ırkta görmedik.arı mümkunmudur.ksan kendilerini göremessin vercin yeTurkish, Tumbler, Asiatic, Clap, Tumbler, gibi adlarla dünyada bilinen taklacı güvercinin her ne kadar uçuş, oyun, taklacı ve performans güvercini diye söyleniyorsa da bir bütün olarak bu güvercin ırkının taklacı Mardin güvercinin yeteneklerini aşan bir performansa ulaşamadıkları bizce bilinmektedir. Bu güvercinler yukarıda adlarını saydığımız dünyaca bilinen taklacı ırkları olsa olsa taklacı Mardin güvercini yanında ancak bir alt kimlik gibi durabileceklerine yönelik inancımız çok yüksektir.Neticede ülkemizin Mardin bölgesi dışındaki bölgelerde taklacı performans güvercini adı altında uçan ve baş veya fişek yapabilen taklacı güvercinini irdelediğimizde yine taklacı Mardin ırkı güvercininden kan aldığı ve taklacı Mardin güvercini ile kırdırılmış olduğunu görmekteyiz. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, Abbasilere taklacı güvercini tanıttığını yabancı kaynaklardan öğreniyoruz. Bu taklacı ırkın yaşamakta olduğumuz coğrafyaya yayıldığını, Arapların taklacı ırka sahip çıktıkları ve taklacı Mardin güvercin ırkı ile kırdırılmış olabileceği söylencesi yaygın olmasına rağmen bu güne kadar kesin bir tanımlama yapılamamıştır. Lakin taklacı Mardin güvercinin çıkış noktasında sitemiz konuyu enine boyuna araştırmaktadır. İleride bulunabilecek bulgu ve belgeler güvercin sever toplumu ile paylaşılacaktır.Devam edecek
Geri: Taklacı Güvercinler
27/12/2010, 11:52 am
3-Noktasına Nokta Dalışı Yapabilmesi:
Taklacı Mardin güvercini aldığı uçuş eğitimine bağlı olarak alışık olduğu yere genelde nokta atışı yani dalışını yapar. Bu dalışın yere olan mesafesi noktasında yetiştiriciler tarafından kabul gören ve bu anlamda güvercin içinde bir standart kabul edilen alt limit olarak bir kemer boyu, üst limit olarakta bir adam boyudur. Lakin bu ırkın üzerinde yapılan eşleştirme çalışmaları sonucunda dalış düzeyleri çok farklılıklar göstermeye başladı. Öyleki alt limit standardında farklı düzeyler oluştu. Örneğin yere bir karış kala dalış yapabilen diz boyu gelen güvercinler gibi. Ancak bir karış ve diz boyu yere gelen güvercinler genelde tercih edilmez çünkü sonuç olarak bu güvercinlerin kümeslerine taklasız inme ihtimalleri çok yüksektir. Dolayısıyla taklacı Mardin güvercin ırkında kümesine taklasız inen güvercin asla ve asla yetiştiricisi tarafından beslenemez. Ama burada şunu da söylemek lazım, diz boyu yere gelip başına asılan ve her defasında kümesine sağlam yani taklalı inen güvercinde çok makbuldür. Öyleki yetiştiricisi bu soyu yani bu damarı gözü gibi korumaya ve kendisinden bir parçaymış gibi beslemeye başlar. Üst limitte ise bir adam boyu yükseklikten başına asılan güvercinde çok değerlidir. Çünkü bir adam boyundan başına asılan güvercin hem çok makbuldür hem de dingeş yani taklasız dolayısıyla pasif iniş yapması çok zordur. Bu türden güvercinler genelde inişleri çok sağlamdır. Genelde güvercin yetiştiricisini mahcup etmezler. Böyle bir damara yani kana sahip bir güvercin genelde başına çok akıllı ve karıştırmadan sarılır ve çok seri ve uzun başlar çıkarır. Bir adam boyundan daha yüksek yani iki adam boyu üç adam boyu yükseklikten başa asılan güvercin kan hattındaki kalitesini düşürmüş olur. Böyle baş yani fişeğine asılan bir güvercin çok yüksek ve havada baş çekiyor anlamına gelen bir konuma düşer. Üstelik taklacı Mardin güvercini bir adam boyundan alçak gelmesi ile ünlüdür. Bir kemer boyu veya diz boyu başa gelmesi veya böyle bir noktadan başa asılması taklacı Mardin güvercini için ayrı bir asalet kaynağıdır. Özetlersek taklacı Mardin güvercini notasına nokta dalışı yaparken yere olan uygun mesafe alt limit için bir kemer boyu üst limit için ise bir adam boyudur. Bu ayni zamanda taklacı Mardin güvercinin yere dalış mesafesindeki standardıdır. Devam edecek
- avcıı
- Mesaj Sayısı : 196
Ad Soyad : ismail
Nerden : NEVŞEHİR/ derinkuyu
Doğum Tarihi : 29/12/77
Forum Kayıt : 31/12/08
Geri: Taklacı Güvercinler
27/12/2010, 12:25 pm
REFİK ABİ YAŞ BENDEN BÜYÜKSÜN BAK GÜZEL ABİM İNAN BENİM BU DERECE SERT YAZMAMI GEREKTİREN BİR KAÇ KENDİNİ BİLMEZDİR SİZİN YAZINIZDA İNANIYORUM EN SİZ KADAR GÜZEL OLMUŞ EMEK HARCANILMIŞ BİLGİLENDİRLİMEYE ÇALIŞILMIŞ NE SİZE NEDE YAZINIZA HAKARET ETMEM EDEMEM BU NE BANA NEDE ALDIĞIM TERBİYEYE YAKIŞMAZ .AMA BAKIN BİR NOKTADA YİNE EKSİK VE YANLIŞ YAZILIYOR .. ŞİMDİ BENİM ÇOCUKLUĞUMDA İZLEDİĞİM KUŞLARI YUKARDA MARDİN TAKLACISI OLARAK YAZMIŞINIZ MESELA YÜKSEK UÇMALARI GÖZLE GÖRÜLMEYECEK KADAR YÜKSELMELERİ BUNLAR BU KUŞLAR KONYADA BESLENEN HAVACI DİYE ADLANDIRILAN GÖKLER KOYU GÖKLER MOR GÖKLER MUKLUF GÖKLER VSR DİYE BİLDİĞİMİZ BESLEDİĞİMİZ KUŞLAR AMA HAVACI ÖZELLİKLE ÜZERİNE BASIYORUM HAVACI ŞİMDİ ADAM YAZMIŞ MARDİN TAKLACI IRKI DAMÜSTÜ ANLATMIŞ SİZ YAZMIŞINIZ HAVACIYI SONRA ARDINDAN ATMA DİYE ADLANDIRDIĞIMIZ DALMA İŞİNİ DAMA OYNAMASINI BİZİM HAVACILARDA YÜKSEK UÇAR KONMAYA GELDİKLERİNDE DAMADA OYNAR AMA DAMA OYNAMAK İÇİN DEĞİL KONMAK İÇİN GELİR DİYECEĞİM FAZLA UZATMIYAYIM DAMÜSTÜ KUŞ SEFERLİ OLMALI KALABALIK UÇMAMALI HAVACI AKSİNE ÜÇ İLA BEŞ UÇURTULUR VE HAVADA OYNAR ŞİMDİ BİRDE IRK MESELESİ İNANIN ELİMDEKİ BİR SEYAHATNAMEYİ BİR TÜRK TARİHİ KİTABINI OKUMANIZI TAVSİYE EDEYİM NE DİYEYİM BAŞKA OKUYUN BENİ ANLIYACAKSINIZ VE BU İŞTEN SİZLERİN YADA BAŞKALARTININ ÜZERİNDEN YALAN İLE HİLE İLE PARA KAZANAN RANT ELDE EDEN ASALAKLARI SİZDE BEN GİBİ ELEŞTİRİP DOĞRUOLAN ŞEYİ EKSİKSİ
SELAMLAR BENDEN BÜYÜĞÜMÜZE SAYGIDA KUSUR ETTİK İSE ÖZÜRDİLERİM AMA SİZDE BENİ ANLAYIN ..
SELAMLAR BENDEN BÜYÜĞÜMÜZE SAYGIDA KUSUR ETTİK İSE ÖZÜRDİLERİM AMA SİZDE BENİ ANLAYIN ..
Geri: Taklacı Güvercinler
27/12/2010, 1:04 pm
Sevgili Avcıı Arkadaş
Bana okumam için önerdiğiniz yazı herhalde aşağıya aldığım yazı olmalı.Benin kaleme aldığım güvercinlerin Tarihçesi yazısında bu bilgilerede yer verilmiş ve bu kaynaklı bilgilerden faydalanılmıştır.Yinede sayenizde bu yazıyı tekrar okuyarak bilgilerimi tazalemiş oldum.Saygı ve Selamla
"Güvercinler Ve Tarih
Osmanlı Devletinde,Kuşçuluk bizzat saray tarafından desteklenmiş ve protokolde de yeri olan bir meslek…Bu kuşların herbirinin ayrı ayrı bir özelliği var. Sanmayın ki aman sesi ne güzel sesi için veya görüntüsü için avlanıyorlar veya tutuluyorlar hayır…Bizzat savaşta kullanıldığı için özel bir öneme haizdir.
Osmanlı Devleti’nde dikkati çeken bir özellik, güvercinlerin Osmanlı sarayının değerli hayvanları arasında sayılması ve sarayda yetiştirilen güvercinlerde kesinlikle melez ırk bulundurulmamasıdır. Hatta saray yönetimi güvercinlerin eğitilmesi, ıslahı gibi konularda bilgisine başvurulmak üzere yurtdışından uzmanlar getirmekten bile çekinmemektedir. Bu konuda 1883 yılında Fransa’dan Möso Jumbar adlı bir güvercin uzmanı getirildiği ve uzmanın konu ile ilgili olarak yazdığı bir yazının çevirisinin güvercin yetiştiriciliğinde kullanıldığı gösteren bir belge bulunmaktadır.
Tarihi süreçle birlikte bu gelenek önce Selçuklulara sonra da Osmanlılara geçmiştir. Osmanlı Devleti’nde ise 17. yüzyılın sonuna kadar kuşçuluk daha çok saray ve çevresinde anlam kazanmış bir uğraştı. Osmanlı sarayında başlangıçta kuşçuluk, daha çok avlanma gereksinimi ile birlikte yürümüştür. İlk padişahlar ava önem veren kişilerdi. Bu dönemde sarayda, Doğancıbaşı, Atmacacıbaşı, Şahincibaşı, Çakırcıbaşı gibi kuşlarla ilgilenen rütbeli kişiler bulunmaktadır… Padişahlar V. Mehmet’ten sonra av ile ilgilenmemişlerdir. Ancak “şikar halkı” denilen bu av teşkilatı korunmuştur. 1600’lü yılların başında sarayda görevli 30 doğancı, 271 çakırcı, 276 şahinci, 45 atmacacı olmak üzere 592 görevli çalışmaktadır. İlerleyen yıllarda bu görevlilerin sayıları azalmıştır.
Ünlü Osmanlı gezgini ve bizimde hocamız olan Evliya Çelebinin Seyahatnamesinde belirttiğine göre, 1600 lü yıllarda Osmanlı’da, İstanbul’da bulunan kuşbazlar 500 dükkan ve 600 kişiden oluşmaktaydı. Bu dönemde yetiştirilen güvercin ırkları ise şöyle sıralanmaktadır. Pal, taklabaz, şeber, cevizi, Şami, Mısıri, Bağdatlı, munakkit, alare, marselos (martoloz), demkeş, sabe, talazlı, pelenk, jebar, kızıl ala, kara ala, tekir ala, varkil ala, sade kut, taçlı kut, çakşırlı kut.
Osmanlı toplumunda kuşlarla ilgilenen kişilere genel olarak “kuşbaz” adı verilmektedir. Sarayın kuşbazları genellikle saray bahçelerinde bulunan ve “kuşluk” adı verilen bölümde yetiştirilen kuşlarla ve güvercinlerle de ilgilenmektedirler. Osmanlı toplumunda dikkati çeken bir özellik güvercinlerle ilgili her türlü belgenin titizlikle ve düzgün olarak kayıt edilmiş olmasıdır.
Kaynak.: Anadolu Güvercin Kültürü derneği
TARİH ÖNCESİ DÖNEMDE KUŞLAR VE GÜVERCİNLER PALEOLİTİK ÇAĞ
İnsanlık tarihinde yaklaşık olarak MÖ. 10 bin yılından başlayıp en eski zamanlara kadar uzayan döneme paleoletik çağ adı verilmektedir. Dünya tarihinde bilinen en eski kuş betimlemesi üst paleolitik çağa ait olup günümüzden yaklaşık 30–35 bin yıl öncesine aittir. Bu kuş betimlemesi bir baykuş ait olup Chauvet mağarasında duvar resmi olarak bulunmuştur. Polonya Bilimler Akademisi Türkologlarından Edward Tryjarski güvercinin paleolitik çağın sonlarına doğru yani günümüzden yaklaşık 12 bin yıl önce Anadolu’da evcilleştirildiği ve buradan dünyaya yayıldığı görüşündedir. Ancak bu görüşü destekler arkeolojik bulgulara henüz ulaşılamamıştır. Edward Tryjarski’nin bu görüşü daha çok dilbilimsel (etimolojik) araştırmalara dayanmaktadır. Anadolu’da paleolitik çağ günümüzden yaklaşık 12 bin yıl önce başlayıp daha gerilere doğru devam etmektedir. Ülkemizde paleolitik çağa ait kalıntılar bulunduran en önemli merkez Antalya yakınlarındaki Karain mağarasıdır. Bu mağarada dönemi aydınlatacak çok önemli bulgular elde edilmiş olmakla birlikte kuşlar ve güvercinlerle ilgili bir bulguya henüz ulaşılamamıştır. Bu mağaradaki kazı çalışmaları günümüzde de devam etmektedir.
MEZOLİTİK ÇAĞ
MÖ. 10 bin ve 8 bin yılları arasındaki 2 bin yıllık dönem mezolitik çağ olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemde oksitli boyalarla boyanmış mağara duvar resimleri görülmeye başlanmıştır. Antalya yakınlarındaki Beldibi ve Belbaşı mağaraları, Samsun yakınlarındaki Tekeköy başlıca merkezler arasındadır. Beldibi mağarasında duvara yapılmış ilginç bir geyik figürü bulunmaktadır. Bu döneme ait güvercin ile ilgili bir figür bulunamamıştır.
NEOLİTİK ÇAĞ
Anadolu’da neolitik çağ MÖ. 8 bin ile 5500 yılları arasında yaşanmıştır. Günümüzden 10.000 yıl öncesinde başlayan bu çağda avcılığın sistemli hale geldiği ve başta köpek olmak üzere bazı hayvanların evcilleştirildiği arkeolojik bulgularla kanıtlanmıştır. Bu dönemin sonlarına doğru güvercinin de evcilleştirilmiş olabileceği düşünülebilir. Ancak bu görüşü destekler arkeolojik bulgu yoktur. Neolitik dönem, insanlığın tarihinde kuş betimlemelerinin arttığı bir dönem olarak dikkati çekmektedir. Bunun bir nedeni de insanın soyut zeka ve buna bağlı olarak simge kullanma konusunda geliştirdiği yeteneklerde aranmalıdır. Neolitik dönem yerleşimlerinden Göbeklitepe taş stelleri üzerinde sıklıkla kuş betimlemelerine rastlanmaktadır. Bunların içinde bir leylek figürü dikkat çekicidir. Gene bu steller üzerinde kuşların ağ ile yakalanışlarını gösteren sahneler vardır. Kuşların canlı yakalanmasının evcilleştirmeyi de getirmiş olması doğaldır. Anadolu’da bu dönemin en önemli yerleşim merkezlerinden biri olan Konya yakınlarındaki Çatalhöyük’te yapılan kazılarda elde edilen bulgular sonucu, Çatalhöyük sakinlerinin çağın en önemli kentsel yerleşimine sahip oldukları ve tarım ile hayvancılıkta oldukça ileri gittikleri anlaşılmıştır. Çatalhöyük’te sıklıkla akbaba figürlerine rastlanmıştır. Bu figürlerin ölümü simgelediği düşünülmektedir. Bu dönemde Anadolu’da akbabanın ölümü simgelemesine karşın uğursuzluk olarak nitelenmediği tam tersine kutsal olarak değerlendirildiği sanılmaktadır. Bunun nedeni tanrıların gökyüzünde yaşadığına inanılması ve uçma yeteneği bulunmayan insanoğlu ile tanrılar arasında ancak uçabilen kuşların aracılık yapabileceğinin düşünülmesidir. Bu dönemde ölünün gömülmeden önce akbabalar tarafından yenmesine izin verildiği tahmin edilmektedir. Çatalhöyük’te ölülerin akbabalarca yendiğini gösteren betimlemeler bulunmuştur. Böylelikle ölünün tanrılara daha kolay ulaşabileceği düşünülmektedir. Bu nedenle bu görevi yerine getiren akbabalar kutsal bir kuş olarak kabul edilmektedirler. Neolitik dönemde Çatalhöyük’te güvercin ile ilgili bir bulguya rastlanmamıştır.
KALKOLİTİK ÇAĞ
Neolitik çağı izleyen kalkolitik dönem, Anadolu’da günümüzden yaklaşık 7 bin yıl önce başlamıştır. Kalkolitik çağ, MÖ 5500 ile 3 bin yılları arasında yaşanmıştır. Şehirleşmenin hızla geliştiği bu dönem çanak çömlek yapımının yaygınlaştığı bir çağdır. Maden ve özellikle de bakır kullanımının yaygınlaştığı bir dönemdir. Bu çağda Anadolu’da Burdur yakınlarındaki Hacılar, Denizli yakınlarındaki Beycesultan, Afyon yakınlarındaki Kusara höyük, Tuz gölünün güneyindeki Canhasan, Mersin yakınlarındaki Yümüktepe gibi şehirleşmiş önemli yerleşim bölgeleri bulunmaktadır. Bu yerleşim ağı Anadolu’nun uygarlık tarihi açısından ne denli önemli bir bölge olduğunun çok güzel bir göstergesidir. Kalkolitik döneme ait Halaf’da bulunan bir kap üzerinde güvercingiller ailesinden kumru figürüne rastlanmıştır. Bu çağ Anadolu’da hayvanların evcilleştirilmesinin ve insanların yararına kullanılmasının geliştirildiği bir çağdır. Dünyada güvercinlerin evcilleştirilmesine ilişkin ilk bulgular bu döneme aittir. Bu konudaki en eski bilgiler, MÖ. 4500 yıllarına, yani günümüzden yaklaşık 6500 yıl öncesine kadar gitmektedir. Köken olarak evcil güvercinin ilk olarak Orta Asya milletleri tarafından eğitildiği tahmin edilmektedir. Prof. Dr. İlhami Kiziroğlu, güvercinlerin günümüzden 6000 yıl önce Ön Asya’da evcilleştirilmeye başlandığını ancak bu sürecin izleyen yıllarda Anadolu’da devam ettiğini belirtmektedir. Evcil güvercinlerin kalkolitik çağda Asya kökenli gelişip buradan Mısır ve Mezopotamya’ya doğru bir dağılım izlediği ve buradan da Anadolu’ya geldiği genel olarak kabul edilmekle birlikte son yıllarda yapılan araştırmalar ve özellikle arkeolojik, kültürel ve etimolojik incelemeler, güvercinin Anadolu’da eskiden beri var olduğunu ve Anadolu kökenli olarak yayılmış olabileceği de düşündürmektedir. Özellikle Hitit İmparatorluğu döneminde Anadolu’da ayrı bir kuş kültürü olduğu bilinmektedir. Asya’da bulunmayan bazı kuş türlerinin bu kültürde yer alıyor olması, bu kültürün Asya kökenli olmadığını göstermektedir. Gene Mısır ve Mezopotamya’da makbul kabul edilen ve saygı gören baykuş karga ve akbaba gibi kuşların Anadolu kültüründe aynı çağda ölümü ve uğursuzluğu çağrıştırdığı için yer almıyor olması, Anadolu’nun kendine özgü bir kuş kültürü geliştirdiğini ortaya koymaktadır. Bu kültürel farklılık Anadolu kuş kültürünün Mısır ve Mezopotamya etkisi ile gelişmediğini kanıtlar niteliktedir.
TUNÇ ÇAĞI
Tunç çağı Anadolu’da MÖ. 3 bin ile 2 bin yılları arasında yaşanmıştır. Bu çağda Anadolu’da Çorum yakınlarındaki Alacahöyük, Malatya yakınlarındaki Arslantepe, Çanakkale yakınlarındaki Troya ile Horoztepe, Hasanoğlan, Mahmatlar gibi önemli yerleşim yerleri dikkat çekicidir. Bu çağa ait yerleşim yerlerinde çıkartılan çanak ve çömlekler üzerinde bir çok kuş türünün yanı sıra kumru ve güvercin figürlerine de rastlanmaktadır. Bu bulgular güvercinin günümüzden en az 5 bin yıl önce Anadolu’da yaygın olarak bulunduğunun tartışma götürmez kanıtlarıdır. Aynı çağda Anadolu’ya komşu ülkelerin sanatında da benzer bulgulara sıklıkla rastlanmaktadır. Bu çağa ait Mezopotamya buluntularında Sümer uygarlığına ait kalıntılar arasında üzerlerinde güvercin ve kumru figürleri bulunan mühür ve bazı arkeolojik eserler elde edilmiştir. Sümer şehirlerinden bir olan Ur’da Elübeyt tabakasında ve gene Ur ve Kiş’de ortaya çıkartılan bazı mezar buluntularından bölgede güvercin yetiştirildiği anlaşılmaktadır. Bir Sümer tanrıçası olan ve bereket ile cinsel aşkı simgeleyin tanrıca İştar adına yapılmış tapınakta kurşundan yapılmış kumru heykelleri bulunmaktadır. MÖ. 3 bin yılına ait Mısır kayıtlarında, 5. Mısır hanedanlığı zamanında güvercinlerin yemek amacı ile yetiştirildiği anlaşılmaktadır. Bu dönemlerde güvercin hem eti hem de gübresi için yetiştirilmekteydi. O dönemde güvercin eti sofraların makbul bir yiyeceğiydi. Güvercin gübresinden yararlanmak için de güvercin kulesi adı verilen yüksek ve üzerinde güvercinlerin girebilecekleri delikler bulunan kuleler yapılmaktaydı. Bu yapılar, Anadolu’da yakın tarihe kadar bulunan hatta kullanılmamakla birlikte son örnekleri günümüzde de bulunan boranhaneleri çağrıştırmaktadır. Anadolu’da gördüğümüz gibi çok erken dönemlerde başlayan şehirleşme ve hayvanların evcilleştirilme sürecini bağlı olarak gelişen güvercin yetiştiriciliği, Avrupa ve dünya ülkelerine çok sonra yayılmıştır. Bugün bizim dünya ırklarının çoğunun Anadolu kökenli olduğunu söylememizin temelinde bu olay vardır. Evcil güvercinlerin örneğin Avrupa’ya gelmesi çok sonraları olmuştur. Avrupa’ya ilk güvercin MS. 2. yüzyılda Romalılar döneminde girmiştir. Avrupa’da güvercin yetiştiriciliğinin yaygınlaşması ise MS. 14. yüz yıla rastlamaktadır.
GÜVERCİNLER HAKKINDA EN ESKİ BİLGİLER
Güvercin, insanoğlunun ilk evcilleştirdiği kuş türü olarak bilinmektedir. Bu konudaki en eski bilgiler, M.Ö 4500 yıllarına, yani günümüzden yaklaşık 6500 yıl öncesine kadar gitmektedir. Köken olarak evcil güvercinin ilk olarak Orta Asya milletleri tarafından eğitildiği tahmin edilmekle birlikte son yıllardaki bulgular güvercinin Anadolu kökenli bir gelişim göstermiş olabileceğini de düşündürmektedir.
Günümüz bilim insanları arasında evcil güvercinin atasının kaya güvercini Columba livia ) olduğu görüşü oldukça yaygındır. Bu görüş 1850’li yıllarda evrim teorisi üzerine çalışırken güvercinlerle ilgili araştırmalarda bulunan Charles Darwin’e aittir. Darwin, evcilleştirilmiş yabani bitki ve hayvan türlerinde çeşitliliğin daha fazla olduğunu gözlemiş ve bunun nedenleri üzerinde durmuştur. Evcil güvercin çeşitlerinin beslenmesi ve üretilmesi ile ilgili çeşitli deneyler yapmıştır. Bu denemeleri sırasında farklı ırkları birbiri ile eşleştirerek yeni güvercin ırkları elde etmiştir. Elde edilen yeni ırkın, başlangıçta kullandığı ırklardan oldukça farklı özelliklere sahip olması üzerine, bunun nedeninin kendi seçimi olduğunu kavramıştır. Seleksiyon adını verdiği bu seçimin evcil türlerde ırkın değişimini getirdiğini tespit etmesi üzerine, doğada bulunan türlerde ırkların değişiminin nasıl olduğu üzerine çalışmaya başlamış ve evrim teorisi olarak bilinen teoriyi geliştirmiştir. Günümüz bilim insanları da aynı kanıyı paylaşmakta ve evcil güvercinin, kaya güvercini de dahil olmak üzere farklı 2 ya da 4 yabani güvercin türünün bir melezlenmesi sonucu ortaya çıktığı görüşünde birleşmektedirler."
Bana okumam için önerdiğiniz yazı herhalde aşağıya aldığım yazı olmalı.Benin kaleme aldığım güvercinlerin Tarihçesi yazısında bu bilgilerede yer verilmiş ve bu kaynaklı bilgilerden faydalanılmıştır.Yinede sayenizde bu yazıyı tekrar okuyarak bilgilerimi tazalemiş oldum.Saygı ve Selamla
"Güvercinler Ve Tarih
Osmanlı Devletinde,Kuşçuluk bizzat saray tarafından desteklenmiş ve protokolde de yeri olan bir meslek…Bu kuşların herbirinin ayrı ayrı bir özelliği var. Sanmayın ki aman sesi ne güzel sesi için veya görüntüsü için avlanıyorlar veya tutuluyorlar hayır…Bizzat savaşta kullanıldığı için özel bir öneme haizdir.
Osmanlı Devleti’nde dikkati çeken bir özellik, güvercinlerin Osmanlı sarayının değerli hayvanları arasında sayılması ve sarayda yetiştirilen güvercinlerde kesinlikle melez ırk bulundurulmamasıdır. Hatta saray yönetimi güvercinlerin eğitilmesi, ıslahı gibi konularda bilgisine başvurulmak üzere yurtdışından uzmanlar getirmekten bile çekinmemektedir. Bu konuda 1883 yılında Fransa’dan Möso Jumbar adlı bir güvercin uzmanı getirildiği ve uzmanın konu ile ilgili olarak yazdığı bir yazının çevirisinin güvercin yetiştiriciliğinde kullanıldığı gösteren bir belge bulunmaktadır.
Tarihi süreçle birlikte bu gelenek önce Selçuklulara sonra da Osmanlılara geçmiştir. Osmanlı Devleti’nde ise 17. yüzyılın sonuna kadar kuşçuluk daha çok saray ve çevresinde anlam kazanmış bir uğraştı. Osmanlı sarayında başlangıçta kuşçuluk, daha çok avlanma gereksinimi ile birlikte yürümüştür. İlk padişahlar ava önem veren kişilerdi. Bu dönemde sarayda, Doğancıbaşı, Atmacacıbaşı, Şahincibaşı, Çakırcıbaşı gibi kuşlarla ilgilenen rütbeli kişiler bulunmaktadır… Padişahlar V. Mehmet’ten sonra av ile ilgilenmemişlerdir. Ancak “şikar halkı” denilen bu av teşkilatı korunmuştur. 1600’lü yılların başında sarayda görevli 30 doğancı, 271 çakırcı, 276 şahinci, 45 atmacacı olmak üzere 592 görevli çalışmaktadır. İlerleyen yıllarda bu görevlilerin sayıları azalmıştır.
Ünlü Osmanlı gezgini ve bizimde hocamız olan Evliya Çelebinin Seyahatnamesinde belirttiğine göre, 1600 lü yıllarda Osmanlı’da, İstanbul’da bulunan kuşbazlar 500 dükkan ve 600 kişiden oluşmaktaydı. Bu dönemde yetiştirilen güvercin ırkları ise şöyle sıralanmaktadır. Pal, taklabaz, şeber, cevizi, Şami, Mısıri, Bağdatlı, munakkit, alare, marselos (martoloz), demkeş, sabe, talazlı, pelenk, jebar, kızıl ala, kara ala, tekir ala, varkil ala, sade kut, taçlı kut, çakşırlı kut.
Osmanlı toplumunda kuşlarla ilgilenen kişilere genel olarak “kuşbaz” adı verilmektedir. Sarayın kuşbazları genellikle saray bahçelerinde bulunan ve “kuşluk” adı verilen bölümde yetiştirilen kuşlarla ve güvercinlerle de ilgilenmektedirler. Osmanlı toplumunda dikkati çeken bir özellik güvercinlerle ilgili her türlü belgenin titizlikle ve düzgün olarak kayıt edilmiş olmasıdır.
Kaynak.: Anadolu Güvercin Kültürü derneği
TARİH ÖNCESİ DÖNEMDE KUŞLAR VE GÜVERCİNLER PALEOLİTİK ÇAĞ
İnsanlık tarihinde yaklaşık olarak MÖ. 10 bin yılından başlayıp en eski zamanlara kadar uzayan döneme paleoletik çağ adı verilmektedir. Dünya tarihinde bilinen en eski kuş betimlemesi üst paleolitik çağa ait olup günümüzden yaklaşık 30–35 bin yıl öncesine aittir. Bu kuş betimlemesi bir baykuş ait olup Chauvet mağarasında duvar resmi olarak bulunmuştur. Polonya Bilimler Akademisi Türkologlarından Edward Tryjarski güvercinin paleolitik çağın sonlarına doğru yani günümüzden yaklaşık 12 bin yıl önce Anadolu’da evcilleştirildiği ve buradan dünyaya yayıldığı görüşündedir. Ancak bu görüşü destekler arkeolojik bulgulara henüz ulaşılamamıştır. Edward Tryjarski’nin bu görüşü daha çok dilbilimsel (etimolojik) araştırmalara dayanmaktadır. Anadolu’da paleolitik çağ günümüzden yaklaşık 12 bin yıl önce başlayıp daha gerilere doğru devam etmektedir. Ülkemizde paleolitik çağa ait kalıntılar bulunduran en önemli merkez Antalya yakınlarındaki Karain mağarasıdır. Bu mağarada dönemi aydınlatacak çok önemli bulgular elde edilmiş olmakla birlikte kuşlar ve güvercinlerle ilgili bir bulguya henüz ulaşılamamıştır. Bu mağaradaki kazı çalışmaları günümüzde de devam etmektedir.
MEZOLİTİK ÇAĞ
MÖ. 10 bin ve 8 bin yılları arasındaki 2 bin yıllık dönem mezolitik çağ olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemde oksitli boyalarla boyanmış mağara duvar resimleri görülmeye başlanmıştır. Antalya yakınlarındaki Beldibi ve Belbaşı mağaraları, Samsun yakınlarındaki Tekeköy başlıca merkezler arasındadır. Beldibi mağarasında duvara yapılmış ilginç bir geyik figürü bulunmaktadır. Bu döneme ait güvercin ile ilgili bir figür bulunamamıştır.
NEOLİTİK ÇAĞ
Anadolu’da neolitik çağ MÖ. 8 bin ile 5500 yılları arasında yaşanmıştır. Günümüzden 10.000 yıl öncesinde başlayan bu çağda avcılığın sistemli hale geldiği ve başta köpek olmak üzere bazı hayvanların evcilleştirildiği arkeolojik bulgularla kanıtlanmıştır. Bu dönemin sonlarına doğru güvercinin de evcilleştirilmiş olabileceği düşünülebilir. Ancak bu görüşü destekler arkeolojik bulgu yoktur. Neolitik dönem, insanlığın tarihinde kuş betimlemelerinin arttığı bir dönem olarak dikkati çekmektedir. Bunun bir nedeni de insanın soyut zeka ve buna bağlı olarak simge kullanma konusunda geliştirdiği yeteneklerde aranmalıdır. Neolitik dönem yerleşimlerinden Göbeklitepe taş stelleri üzerinde sıklıkla kuş betimlemelerine rastlanmaktadır. Bunların içinde bir leylek figürü dikkat çekicidir. Gene bu steller üzerinde kuşların ağ ile yakalanışlarını gösteren sahneler vardır. Kuşların canlı yakalanmasının evcilleştirmeyi de getirmiş olması doğaldır. Anadolu’da bu dönemin en önemli yerleşim merkezlerinden biri olan Konya yakınlarındaki Çatalhöyük’te yapılan kazılarda elde edilen bulgular sonucu, Çatalhöyük sakinlerinin çağın en önemli kentsel yerleşimine sahip oldukları ve tarım ile hayvancılıkta oldukça ileri gittikleri anlaşılmıştır. Çatalhöyük’te sıklıkla akbaba figürlerine rastlanmıştır. Bu figürlerin ölümü simgelediği düşünülmektedir. Bu dönemde Anadolu’da akbabanın ölümü simgelemesine karşın uğursuzluk olarak nitelenmediği tam tersine kutsal olarak değerlendirildiği sanılmaktadır. Bunun nedeni tanrıların gökyüzünde yaşadığına inanılması ve uçma yeteneği bulunmayan insanoğlu ile tanrılar arasında ancak uçabilen kuşların aracılık yapabileceğinin düşünülmesidir. Bu dönemde ölünün gömülmeden önce akbabalar tarafından yenmesine izin verildiği tahmin edilmektedir. Çatalhöyük’te ölülerin akbabalarca yendiğini gösteren betimlemeler bulunmuştur. Böylelikle ölünün tanrılara daha kolay ulaşabileceği düşünülmektedir. Bu nedenle bu görevi yerine getiren akbabalar kutsal bir kuş olarak kabul edilmektedirler. Neolitik dönemde Çatalhöyük’te güvercin ile ilgili bir bulguya rastlanmamıştır.
KALKOLİTİK ÇAĞ
Neolitik çağı izleyen kalkolitik dönem, Anadolu’da günümüzden yaklaşık 7 bin yıl önce başlamıştır. Kalkolitik çağ, MÖ 5500 ile 3 bin yılları arasında yaşanmıştır. Şehirleşmenin hızla geliştiği bu dönem çanak çömlek yapımının yaygınlaştığı bir çağdır. Maden ve özellikle de bakır kullanımının yaygınlaştığı bir dönemdir. Bu çağda Anadolu’da Burdur yakınlarındaki Hacılar, Denizli yakınlarındaki Beycesultan, Afyon yakınlarındaki Kusara höyük, Tuz gölünün güneyindeki Canhasan, Mersin yakınlarındaki Yümüktepe gibi şehirleşmiş önemli yerleşim bölgeleri bulunmaktadır. Bu yerleşim ağı Anadolu’nun uygarlık tarihi açısından ne denli önemli bir bölge olduğunun çok güzel bir göstergesidir. Kalkolitik döneme ait Halaf’da bulunan bir kap üzerinde güvercingiller ailesinden kumru figürüne rastlanmıştır. Bu çağ Anadolu’da hayvanların evcilleştirilmesinin ve insanların yararına kullanılmasının geliştirildiği bir çağdır. Dünyada güvercinlerin evcilleştirilmesine ilişkin ilk bulgular bu döneme aittir. Bu konudaki en eski bilgiler, MÖ. 4500 yıllarına, yani günümüzden yaklaşık 6500 yıl öncesine kadar gitmektedir. Köken olarak evcil güvercinin ilk olarak Orta Asya milletleri tarafından eğitildiği tahmin edilmektedir. Prof. Dr. İlhami Kiziroğlu, güvercinlerin günümüzden 6000 yıl önce Ön Asya’da evcilleştirilmeye başlandığını ancak bu sürecin izleyen yıllarda Anadolu’da devam ettiğini belirtmektedir. Evcil güvercinlerin kalkolitik çağda Asya kökenli gelişip buradan Mısır ve Mezopotamya’ya doğru bir dağılım izlediği ve buradan da Anadolu’ya geldiği genel olarak kabul edilmekle birlikte son yıllarda yapılan araştırmalar ve özellikle arkeolojik, kültürel ve etimolojik incelemeler, güvercinin Anadolu’da eskiden beri var olduğunu ve Anadolu kökenli olarak yayılmış olabileceği de düşündürmektedir. Özellikle Hitit İmparatorluğu döneminde Anadolu’da ayrı bir kuş kültürü olduğu bilinmektedir. Asya’da bulunmayan bazı kuş türlerinin bu kültürde yer alıyor olması, bu kültürün Asya kökenli olmadığını göstermektedir. Gene Mısır ve Mezopotamya’da makbul kabul edilen ve saygı gören baykuş karga ve akbaba gibi kuşların Anadolu kültüründe aynı çağda ölümü ve uğursuzluğu çağrıştırdığı için yer almıyor olması, Anadolu’nun kendine özgü bir kuş kültürü geliştirdiğini ortaya koymaktadır. Bu kültürel farklılık Anadolu kuş kültürünün Mısır ve Mezopotamya etkisi ile gelişmediğini kanıtlar niteliktedir.
TUNÇ ÇAĞI
Tunç çağı Anadolu’da MÖ. 3 bin ile 2 bin yılları arasında yaşanmıştır. Bu çağda Anadolu’da Çorum yakınlarındaki Alacahöyük, Malatya yakınlarındaki Arslantepe, Çanakkale yakınlarındaki Troya ile Horoztepe, Hasanoğlan, Mahmatlar gibi önemli yerleşim yerleri dikkat çekicidir. Bu çağa ait yerleşim yerlerinde çıkartılan çanak ve çömlekler üzerinde bir çok kuş türünün yanı sıra kumru ve güvercin figürlerine de rastlanmaktadır. Bu bulgular güvercinin günümüzden en az 5 bin yıl önce Anadolu’da yaygın olarak bulunduğunun tartışma götürmez kanıtlarıdır. Aynı çağda Anadolu’ya komşu ülkelerin sanatında da benzer bulgulara sıklıkla rastlanmaktadır. Bu çağa ait Mezopotamya buluntularında Sümer uygarlığına ait kalıntılar arasında üzerlerinde güvercin ve kumru figürleri bulunan mühür ve bazı arkeolojik eserler elde edilmiştir. Sümer şehirlerinden bir olan Ur’da Elübeyt tabakasında ve gene Ur ve Kiş’de ortaya çıkartılan bazı mezar buluntularından bölgede güvercin yetiştirildiği anlaşılmaktadır. Bir Sümer tanrıçası olan ve bereket ile cinsel aşkı simgeleyin tanrıca İştar adına yapılmış tapınakta kurşundan yapılmış kumru heykelleri bulunmaktadır. MÖ. 3 bin yılına ait Mısır kayıtlarında, 5. Mısır hanedanlığı zamanında güvercinlerin yemek amacı ile yetiştirildiği anlaşılmaktadır. Bu dönemlerde güvercin hem eti hem de gübresi için yetiştirilmekteydi. O dönemde güvercin eti sofraların makbul bir yiyeceğiydi. Güvercin gübresinden yararlanmak için de güvercin kulesi adı verilen yüksek ve üzerinde güvercinlerin girebilecekleri delikler bulunan kuleler yapılmaktaydı. Bu yapılar, Anadolu’da yakın tarihe kadar bulunan hatta kullanılmamakla birlikte son örnekleri günümüzde de bulunan boranhaneleri çağrıştırmaktadır. Anadolu’da gördüğümüz gibi çok erken dönemlerde başlayan şehirleşme ve hayvanların evcilleştirilme sürecini bağlı olarak gelişen güvercin yetiştiriciliği, Avrupa ve dünya ülkelerine çok sonra yayılmıştır. Bugün bizim dünya ırklarının çoğunun Anadolu kökenli olduğunu söylememizin temelinde bu olay vardır. Evcil güvercinlerin örneğin Avrupa’ya gelmesi çok sonraları olmuştur. Avrupa’ya ilk güvercin MS. 2. yüzyılda Romalılar döneminde girmiştir. Avrupa’da güvercin yetiştiriciliğinin yaygınlaşması ise MS. 14. yüz yıla rastlamaktadır.
GÜVERCİNLER HAKKINDA EN ESKİ BİLGİLER
Güvercin, insanoğlunun ilk evcilleştirdiği kuş türü olarak bilinmektedir. Bu konudaki en eski bilgiler, M.Ö 4500 yıllarına, yani günümüzden yaklaşık 6500 yıl öncesine kadar gitmektedir. Köken olarak evcil güvercinin ilk olarak Orta Asya milletleri tarafından eğitildiği tahmin edilmekle birlikte son yıllardaki bulgular güvercinin Anadolu kökenli bir gelişim göstermiş olabileceğini de düşündürmektedir.
Günümüz bilim insanları arasında evcil güvercinin atasının kaya güvercini Columba livia ) olduğu görüşü oldukça yaygındır. Bu görüş 1850’li yıllarda evrim teorisi üzerine çalışırken güvercinlerle ilgili araştırmalarda bulunan Charles Darwin’e aittir. Darwin, evcilleştirilmiş yabani bitki ve hayvan türlerinde çeşitliliğin daha fazla olduğunu gözlemiş ve bunun nedenleri üzerinde durmuştur. Evcil güvercin çeşitlerinin beslenmesi ve üretilmesi ile ilgili çeşitli deneyler yapmıştır. Bu denemeleri sırasında farklı ırkları birbiri ile eşleştirerek yeni güvercin ırkları elde etmiştir. Elde edilen yeni ırkın, başlangıçta kullandığı ırklardan oldukça farklı özelliklere sahip olması üzerine, bunun nedeninin kendi seçimi olduğunu kavramıştır. Seleksiyon adını verdiği bu seçimin evcil türlerde ırkın değişimini getirdiğini tespit etmesi üzerine, doğada bulunan türlerde ırkların değişiminin nasıl olduğu üzerine çalışmaya başlamış ve evrim teorisi olarak bilinen teoriyi geliştirmiştir. Günümüz bilim insanları da aynı kanıyı paylaşmakta ve evcil güvercinin, kaya güvercini de dahil olmak üzere farklı 2 ya da 4 yabani güvercin türünün bir melezlenmesi sonucu ortaya çıktığı görüşünde birleşmektedirler."
- avcıı
- Mesaj Sayısı : 196
Ad Soyad : ismail
Nerden : NEVŞEHİR/ derinkuyu
Doğum Tarihi : 29/12/77
Forum Kayıt : 31/12/08
Geri: Taklacı Güvercinler
27/12/2010, 1:08 pm
rica ederim hocam bu bilgiler ön giriş sadece seyahatnameyi okumanızı tavsiye ederim ....özellikle o kitap evliyaçelebinin gerekli bilgilere fazlaca sahip olacağınıza inanıyorum ..internetten değil okuyarak daha sağlıklı öğrenir bilgi tazelersiniz .
saygı bizden selam bizden ...
saygı bizden selam bizden ...
Geri: Taklacı Güvercinler
28/12/2010, 7:31 am
4-TABAN TAKLASI STANDARDI
Taklacı Mardin güvercini başa asılırken mutlaka ve mutlaka taban taklasını vurarak çıkmakta olduğu başına bir özellik ve nitelik kazandırır. Bu durum, güvercinin temiz kanından ve taşıdığı ırkın genetik yapısından kaynaklanmaktadır. Taklacı Mardin güvercini taban taklası hareketi ile bizlere ırkının diğer bir standardını da göstermiş oluyor. Öyleki taklacı Mardin güvercini taban taklasını vurarak yani çevirerek başına/fişeğine asılmakla ne kadar farklı bir özelliğe sahip olduğunu hiçbir tereddüde mahal bırakmadan sergileyebilmesi kendisine gerçekten ayrı bir güzellik katmaktadır. Ancak her taklacı Mardin güvercini başına asılırken taban taklasını atacak diye bir koşul yoktur. Ama standardı yakalamış iyi kalite güvercin kanından yani ırkından aldığı güçle taban taklasını çevirmeden başına asılmaz. Lakin söylendiği gibi taban taklası atmadan da performansını sergileyen güvercinlerimiz çokça mevcuttur. Taban taklası; güvercinin baş/fişek yapmak için kendini kapatarak veya kilitleyerek konsatrasını bozmadan bir bütün olarak dalış esnasında belli bir yükseklikten başına asılmak için çevirdiği alt taban taklası biçimine denir. Burada estetik olarak güvercinin bir taban taklası vurarak başına asılmasıdır. Lakin bunu istisna kabul etmek gerek bazı güvercinler iki taban taklası vurarak başına/fişeğine asılmaktadır. Bu hareket biçimi çok zordur ve her güvercin bunu yapamaz yapsa bile başında sorun yaşayabilir. Yani başını/fişeğini karıştırabilir bu durumda başını düzgün çıkamaz olabilir. Hatta takılabilir ve uçuşunu tamamlamadan inebilir. Dolayısıyla yukarıda da söylendiği gibi başını bir taban taklası ile süslemesi en doğru olandır.
Taklacı Mardin güvercini başa asılırken mutlaka ve mutlaka taban taklasını vurarak çıkmakta olduğu başına bir özellik ve nitelik kazandırır. Bu durum, güvercinin temiz kanından ve taşıdığı ırkın genetik yapısından kaynaklanmaktadır. Taklacı Mardin güvercini taban taklası hareketi ile bizlere ırkının diğer bir standardını da göstermiş oluyor. Öyleki taklacı Mardin güvercini taban taklasını vurarak yani çevirerek başına/fişeğine asılmakla ne kadar farklı bir özelliğe sahip olduğunu hiçbir tereddüde mahal bırakmadan sergileyebilmesi kendisine gerçekten ayrı bir güzellik katmaktadır. Ancak her taklacı Mardin güvercini başına asılırken taban taklasını atacak diye bir koşul yoktur. Ama standardı yakalamış iyi kalite güvercin kanından yani ırkından aldığı güçle taban taklasını çevirmeden başına asılmaz. Lakin söylendiği gibi taban taklası atmadan da performansını sergileyen güvercinlerimiz çokça mevcuttur. Taban taklası; güvercinin baş/fişek yapmak için kendini kapatarak veya kilitleyerek konsatrasını bozmadan bir bütün olarak dalış esnasında belli bir yükseklikten başına asılmak için çevirdiği alt taban taklası biçimine denir. Burada estetik olarak güvercinin bir taban taklası vurarak başına asılmasıdır. Lakin bunu istisna kabul etmek gerek bazı güvercinler iki taban taklası vurarak başına/fişeğine asılmaktadır. Bu hareket biçimi çok zordur ve her güvercin bunu yapamaz yapsa bile başında sorun yaşayabilir. Yani başını/fişeğini karıştırabilir bu durumda başını düzgün çıkamaz olabilir. Hatta takılabilir ve uçuşunu tamamlamadan inebilir. Dolayısıyla yukarıda da söylendiği gibi başını bir taban taklası ile süslemesi en doğru olandır.
- mehmet safak
- Mesaj Sayısı : 19
Forum Kayıt : 09/12/10
Geri: Taklacı Güvercinler
28/12/2010, 8:28 pm
slm refik bey darvin teorisinin cogunun doru olmadigi simdiki bilim adamlari tarafindan soyleniyor saygilar
2 sayfadaki 5 sayfası • 1, 2, 3, 4, 5
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz